Bölüm 46 - "Dilediğini yap"

38K 1.4K 207
                                    

Les Friction - Who Will Save You Now


Kolumdaki askının çıkmasıyla kendimi iyiden iyiye ferahlamış hissettim. Kolumu küçük dairelerle oynatırken panterin gözleri üzerimde dolaşıyordu. Nedeyse evcilleştirilmişti. Ona bir yılda kediye gösterdiğim şefkatten daha fazlasını birkaç günde göstermiştim ancak o bir kez bile şımarıklık yapıp benden daha fazla sevgi, şefkat talep etmemişti.

Doğu olan buydu.

Benim yaptığım ise tam tersi.

Doktor çıkarken arkasından teşekkür ettim ancak o karşılık vermeden yürümeye devam etti ve holde onu bekleyen Black'in yardımcısıyla asansöre bindi.

Birkaç gündür Black ortalıkta görünmüyordu. Gelecek patlamayı bastırmak istediğinden mi yoksa daha büyük bir patlamaya hazırlandığından mıdır bilmem ortalıkta ilk defa bu kadar uzun süre yoktu.

Sehpanın üzerindeki kadehi ve boş '97'lik şarap şişesini alıp mutfağa girdim. Boş şişeyi çöpe, kadehi bulaşık makinesine kaldırdım. Makinede iki tabak, iki çatal-bıçak, üç su bardağı ve sekiz kadeh vardı. Son zamanlarda yediklerime hiç dikkat etmiyordum. Kendimi bir şeyler yemeye zorlayarak buzdolanımı açtım. Elim dondurmaya gitti ve nedensiz daha sonra vazgeçtim. Canım neredeyse hiçbir şey istemiyordu.

Tezgahın üzerindeki kavanozdan bir avuç badem alıp terasa çıktım. Daha önce kendimi bu kadar yalnız hissettiğim olmamıştı. Amerika'ya geldiğimde de yalnızdım ancak arkadaş edinebileceğimi biliyordum ancak burada duvarlar bile bana arkadaşlık edip sohbetimi dinlemezdi.

Gökyüzü bile beni dinlemezdi.

Avcumdaki çerezler bittiğinde tekrar Black'in çalışma odasına girdim. Bir umutla telefonu yerinden kaldırıp ezberimden silinmeyen o numarayı tuşladım. Nasıl oldu da sadece onun numarası ezberimdeydi? Nasıl? Bu, işaret miydi?

Telefonu kulağıma götürdüğümde stabil ve devamlı aynı çıldırtıcı yankı vardı. Telefonu yuvasına yerleştirip kendimi koltuğa bıraktım.

Deri koltuğa otururken koltuk altımda gıcırdadı. İnsana rahatsızlık veren yapısı gevşememe izin vermeyecek gibiydi. Yayvan bir halde arkama yaslanıp gözlerimi karşı duvardaki ansiklopedilere diktim. Aral o gün telefonu suratıma kapatmış olabilirdi ancak Black'in beni odasına hapsetmesinden sonra onun konuşmamızı engelleyecek olma düşüncesi daha baskındı. Baskın bile değildi, tek seçenekti. Aral bana bunu yapmazdı, onu kendim kadar iyi tanıyordum.

Ayak parmak uçlarımla kendimi iterek sandalyeyi birkaç santim kadar masadan uzaklaştırdım ve bacaklarımı uzatıp üst üste attım. Cehenneme gideceğimi bilerek içki içmemle Black'in beni cezalandıracağını bilerek suç işlemem aynı şeydi; ateşi körüklüyor, sabrı zorluyor ve kendimi köşeye sıkıştırıyordum.

Gereksiz bir arayış içinde parmağımı çekmecenin kulpuna takıp kendime doğru çektim. İçinde görmeyi beklemediğim sigara paketleri vardı. Oldukça kaliteli sigara paketlerinden birisi açılmış, geri kalan dördü kapalıydı. Black'in sigara içeceğine ihtimal vermemiştim. Üzerinde ya da evde sigara kokusu yoktu. Üzerimde söndürdüğü sigaralarla aynı marka olmasa başkasının olduğunu bile düşünebilirdim.

Çekmeceyi kapatmaya hazırlanırken kendimi durdurdum. Eski alışkanlığım beni dürtüyor, omzumda uysallaşmış arzularımı körükleyen meleğim bir tane içmemi fısıldıyordu. Birkaç gün/saat sonra, hatta belki de birkaç dakika sonra maruz kalacağım işkenceye kendimi hazırlamak için sigara iyi bir uyuşturucuydu. Başka türlü kendimi buna nasıl hazırlayabilirdim ki?

Siyahın Vedası | TeslimiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin