Kırk Yedi

854 77 16
                                    

Harry buharlaşma biter bitmez bulduğ ilk yere tüm midesini boşalttı. Hayatındaki en kötü üç olaya girerdi buharlaşmak. Cisimlenmekten bin beterken Reven bunu her seferde nasıl katlanıyordu?

Kusması bitince gelişi güzel çevresine baktı. Bir ormandı burası. Ucu bucağı gözükmeyen bir orman. Harry etrafına bakınırken Reven'i unutmuştu tâki Reven acıyla etrafa gürültülü bir inleme bırakana kadar.

Harry koşar adımlarla Reven'in yerde yatan bedeninin yanına gitti. Başını dizlerinin üstüne koyup bedeninde yara var mı diye süzdü.

Ön tarafında birşey yoktu. Harry yavaşça onu yüz üstü çevirmeye çalıştı. Reven ikinci çığlığını atınca hemen durdu.

Reven'in uzandığı yer küçük bir kan birikintisi olunca Harry hiç olmadığı kadar panikledi.

"İki şifa büyüsü öğrenseydin ölürmüydün?" Dedi kendi kendine.

Üzerindeki cüppesinin ceket kısmını çıkarıp Reven'in kanayan yarasına bastırdı. Kol kısımlarını iyice çekiştirip kan akışını olabildiğince yavaşlattı. Kolları birbirine başlayıp acı içinde kıvranan Reven'i sakinleştirmeye çalıştı. Gözleri hiç açılmayan Reven yavaşça sesini kesti. Bağırmak ancak tehlikeyi yanlarına çekerdi. Buharlaştığından beri daha gözlerini açmadığından nerde oldukların bilmiyordu.

Ceketini Reven'e saran Harry havanın ne kadar soğuk olduğun çok geçmeden anlayabildi. Üzerindeki incecik gömlek onu hiçmi hiç sıcak tutmuyordu. Dayanamayıp etraftan bulduğu dalları birleştirip asası ile saniyeler içinde alev almasını sağladı.

Reven'i kucağına alıp ateşin yanına bırakırken beyaz gömleğinin yarısı Reven'in kanı ile kaplanmıştı. Hiç vakit kaybetmeden kendide Hemen Reven'in yanına oturdu.

"Draco...Draco"

Harry hemen Reven'e döndü. Reven sevgilisinin ismini sayıklayıp duruyordu.

"Reven...Reven benim Harry, Harry Potter"

Kısa süreli bir sesizlik yaşandı. Gözlerini dahi açamayan Reven yüzünü ekşitti.

"James Potter" diye sayıkladı Reven.

Harry şaşırmıştı. Babasının ismini niye söylemisti ki?

"Draco, Harry benim kardeşim..." diye sayıkladı Reven.

Harry'nin yüzünde gülümseme olustu. Küçükken aralarında ne geçtiyse bile Reven onu affetmiş ve onun kardeşi olduğunu söylemişti.

Gün ağırana kadar Reven sevgilisinin adını sayiklayıp durdu. Harry içinden "Yeter" diye bağırmak istedi. Tüm gece nöbet tutan Harry kapanan göz kapaklarını tutmaya çalışsada en sonunda dayanamadı.

...

Harry gözüne giren güneşten hâyli rahatsızdı. Gözünü açmak istemiyordu. Yatakta yatıyormuş gibi ters diğer tarafına döndü.

"Boris kapat şu perdeyi" diye gürledi.

Aradığı cevap Her zaman ki "Tamam abi" cevabıyken o hiç beklemediği bir cevap aldı(?).

"Draco"

Harry gözlerini yavaşça açtı. Onun gibi yerde iki büklüm yatmış kardeşine inanmaz gözlerle baktı. Tüm gece Draco'nun adını mı sayıklamıstı yani?

Reven'e yaklaşıp onu hafifçe dürttü.

"Reven daha iyi misin?"

Reven onu başından salmak için ellerinden birini gelişi güzel salladı. Olumsuz şekilde mırıldandı. Aralık ayının son günlerinde İngilteredeki hava durumu gibi değildi. İngilter karla kaplıyken bu ormanda sadece kuru soğuk vardı.

Harry üzerindeki incecik gömlekle hasta olmayı garantilemişti. Bencilik yapıp ceketini geri almak düşündüğü en son şey bile değildi. Tek düşündüğü burda donarak ölmekti.

Bu balta girmemiş ormanda onları kimsenin bulamayacağını tahmin etmek zor değildi. Bir an önce Reven'le yola çıkmalılardı. Fakat Reven gözünü bile açacak durumda değildi.

Reven'innyanina gidip zorda olsa onu oturur vaziyete getirdi. Hemen önünde durup onu sırtına aldı. Hiç vakit kaybetmeden ormanın çıkısını aramaya başladı.

...

İspanya sarayında üç genç kadının ağlaması hiç bitmiyordu. Olanları duyan Lily ve Maria soluğu orda almış çocukları için Merline yalvarmaya başlamıştı. Bunun dışında ülke birbirine girmişti. Kral Tomas suikaste kurban gitmişti.

Maria kaslı iki kolun arasında göz yaşlarını silmeye çalışıyordu. Sildikçe yenileri düşüyordu. Onu kollarına almış Sirius dışından ağlamıyordu ama içinden vafız çocuklarını koruyamadığı için kendinden nefret ediyordu.

"Maria" diye bir ses yükseldi sarayın geniş salonunda.

Miss.Baker gelmişti. Onun nasıl haberi olmuştu ki?

Anlına hafifçe vurdu Maria. Tüm gazeteler kesin bu haberle çalkalanıyordu. Bir kral ölmüştü,bir prenses kayıptı. Hangi gazeteci böyle bir bombayı es geçerdi ki.

Miss.Baker'ın arkasından Dumbledore'da salona girdi. İki ihtiyar hızlı adımlarla ailelere yaklaştı.

"Baker... Baker, Reven yok kayıp ve kaybolmadan önce yaralıymış" diye zarzor konuştu Maria.

"Ona birşey olmaz Maria" dedi Baker.

Potter çiftine dönüp onların mahvoldu görüntüsünü bir kaç saniye izledi. James Potter'ın Reven için hiç bir şekilde üzülmemesi onunda kalbini acıtıyordu.

"Sizde üzülmeyin, Eminim Reven onu geri getirecektir" dedi Baker

"Benimde görüşüm bu yönde" dedi Dumbledore

...

Reven tüm gece olduğu gibi sayıklamaya devam ediyordu. Harry onu sırtında yaklaşık iki saatir taşıyordu. O kadar yorulmuştu ki her an bayılabilirdi.

Bir kaç insan sesi duyunca içindeki mutluluk tarif edilemez derecede yükseldi. Ne konustuklarını anlıyamıyordu belki ama sonunda birilerini bulabilmişti.

"Yardım edin" diye bağırdı.

Bir kaç dakika sonra bir çift yanlarına geldi. Yaşlı bir adam onları görünce sıkı sıkı tutuğu asasını cebine koydu.

"Sizde kimsiniz?" Dedi bozuk ingilizcesiyle.

"Ben Harry Potter oda Reven Lestrange, kaybolduk Lütfen bize yardım edin" dedi Harry

Adam sırtındaki Reven'i kucağına aldı. Yaşlı kadınsa Harry'ye küçük külübelerine kadar yürümesine yardım  etti.

Harry, Reven'i salondaki küçük kanepe'de uzandığını görünce onun yanında buldu kendini.

Reven hâlâ sayıklayıp duruyordu ama artık "Draco" demiyordu. Anlasılmayan kelimeler yavaşça anlaşılabilir kelimelere bıraktı kendini.

"Hayır... O benim babam olamaz...Benim babam Kılkuyruğun efendisi"

||Reven Maria Potter||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin