Zaman geçerdi...Geçerdi evet ama bir de bunun nasılı vardı?Akın'la tanıştıktan sonra olan olayların her biri gözümün önünden geçiyorken bir yandan dalgınca denize bakıyordum.Nasıl böyle son bulurdu bilmiyorum... Kafamda hep nasıl sorusu dönüp dururken dişlerimi dudaklarıma gergince geçirdim.Annemi,ablamı düşünüyordum.Annem ben olmadan hayatına nasıl eskisi gibi devam edebilirdi? Özellikle son yaşanılan şeylerden sonra toparlayamazdı bunun bilincindeydim.Şu an bu lanet tekne yerine annemin yanında olmalıydım.
Son dakikaya kadar Akın'ın beni bulacağına inancım tamdı ancak Cihat'ın , Cihangir'e olan desteğini gördükten sonra bu inancım azalmaya başlamıştı.Akın'ı çok farklı bir yere yönlendirmiş bile olabilirdi zaman kazanmak açısından.Zaten bulunduğum tekneye bir kez daha bakarken bu konuda oldukça başarılı olduğunu bir kez daha anladım. Artık son adımdaydık , bitiyordu.Cihangir'in tüm planı çok kısa bir zaman içerisinde başarıyla gerçekleşmiş olacaktı.
Omuzlarıma örttükleri battaniyeye kısa bir bakış atıp yavaşça çekerek kenara koydum.Hava soğuktu evet ama benim içim yangın yeriydi.Şu an en son düşüneceğim şey bile değildi hasta olmamak.
"Üşütüceksin."
Battaniyeyi üzerimden almamla konuşan Cihangir'e bakıp cevap vermeden tekrar denize bakmaya başladım.İçimden hiç bir şey yapmak gelmiyordu.Kızgınlığım ve hatta sinirim bile yerini sessizliğe bırakmıştı.Ülkeden çıkış yapmamızla yaşayan bir ölüden farkım olmayacağını biliyordum.Bunun Cihangir'de farkındaydı ancak tabii ki umurunda bile değildi.
Gecenin karanlığında etrafıma bir kez daha sıkıntıyla baktım.Fazla yüksek hızda gitmeyen teknenin yönünü aydınlatan ışığı haricinde başka bir şey yoktu.Yaklaşık 10 kişilik olan ufak bir gezi teknesi gibiydi.Cihangir teknenin kaptanıyla içeride konuşurken bir yandan bakışları bendeydi.Telsiz sesleri duyuyordum zaman zaman ve şu an için tek ümidim bir şekilde sahil güvenliğin tekneyi kontrol etmesiydi.Ancak biliyordum ki Cihangir ve Cihat bunu da ayarlamışlardı.Her ihtimali planladığını Cihangir'in rahat davranışlarından anlamıştım.
Hareketsiz durmamdan sebep, soğuğunda etkisiyle ellerimi bacaklarıma sürttüm ve yavaşça yerimden kalktım.Bakışlarımız anında Cihangir'le buluşunca hızla köprü üstünden çıkarak yanıma geldi.
^^Bilmeyenler için not , köprü üstü kaptan köşkü arkadaşlar^^
"Hayırdır?"
Sıkıntıyla bir nefes verip "Lavaboya gitmem gerek , midem bulanıyor."
Elini koluma getirip tutmasıyla kolumu ondan çekip ters bir şekilde baktım.Bu hareketime gülümserken "Tamam , gel bakalım." Dedi.
Teknenin güverte kısmından çıkarak içeriye adımladık.Dar bir ahşap merdivenden inerken Cihangir arkasına bir bakış atıp "Dikkat et , merdiven çok dik ayağını burkma."
Söylediği şeye bir tepki vermeden inmeye devam ettim.Hemen çaprazdaki ahşap kapıyı açan Cihangir'e bakmadan içeri doğru adımladım.Kapatmak üzereyken eliyle kapıyı tutunca bakışlarım istemsiz sorgular bir şekilde yüzünü buldu.
"Burda kaçabileceğin bir yer yok, biliyorsun...O yüzden kendini yorma."
Anlık bakışmamızı keserek kapıda olan eline bakınca elini çekti ve kapıyı kapatarak kilitledim.Ahşap kapıya sırtımı yaslarken etrafıma bir bakış attım.Dar , ahşap duvarlarla çevrili lavaboda hemen kapının karşısında klozet , kapının sol tarafında ise eski bir el yıkama yeri vardı.Tavanda cılız ışık yayan lambaya bir bakış atıp sıkıntıyla kafamı yaslanmış olduğum kapıya dayadım.Kalbimi biri elleriyle sıkıyormuş hissiyatına kapılıyordum.Nefes alamıyor , gözlerim yavaş yavaş kararıyordu sanki.Derin bir nefes içime çekmeye çalışırken lavaboya konulan bambu çubuklu oda kokusu midemin daha fazla bulanmasına sebep oluyordu.Teknenin kaptanının sesini duydum sandım , kısa bir an ne olduğunu anlamak için kapının ardına odaklanınca Cihangir'in "Geliyorum" dediğini işittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞ
Teen FictionŞiddetli kar yağışında, hiç bilmediği yoldan aracını çıkaramayan Mira , tanımadığı bir yabancıdan yardım istemek zorunda kalır. ~ "Duvarlarına öfke ve barut kokusu sinmiş bu eve, nasıl kışın ortasında açan kardelen kokusunu getirdin..." ~ "Dedim y...