3.BÖLÜM

8.7K 324 31
                                    

Üçüncü bölümden selam gençler ve kendilerini genç hissedenler.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

Bismillahirrahmanirrahim

••••••••••

Gerçekleri bilmek insanın omuzlarına yük olarak çökerdi. Ama insanoğlu işte gerçekleri öğrenmeden de rahat etmezdi. Bu yaşanacak sahneyi hepimiz biliyorduk, ya da az çok tahmin ediyorduk. Özellikle de dedem. Çünkü gerçeklerin ortaya çıkmak gibi gıcık bir huyu vardı.

Herkes donmuş bir şekilde doktora bakarken benim aklımda hâlâ bu yaşananların bir rüya olma ihtimali vardı. "Biri beni çimdiklesin." dedim. Herkes bana döndü ve yanımda duran abim beni çimdikledi. Biraz acımıştı. Çok şükür olanlar rüya değildi. Üzülmem mi gerekiyor du? Hayır üzülmeyecektim. Ben üzülme kotamı doldurmuştum.

Ben şu anda belki de hayatımın dönüm noktasını yaşıyordum hep kitaplarda okuduğum olaylar başıma gelmişti.

Odadan en yakınlar haricinde doktor da dahil herkes çıkmıştı. Dedem çıkar mı? Asla. Kimse ne diyeceğini bilmiyordu kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerdeydik. "Ne olacak şimdi?" dedi, Ahsen Hanım. İlyas Bey sinir ile dedemlere döndü. "Ne olacağımı var kızımızı alıp gideceğiz." dedi. Dedem, pardon eski dedem bunca olan şeye rağmen hâlâ sırıtıyordu.

"Kızım!" dedi, eskiden annem bildiğim yaşadığım  her şeye sağır olan varlık. "Kızın yanında. Ben senin kızın değilim Dilan Hanım." dedim. O kabul etmek istemiyor olabilirdi ama ben onların ailem olmadığını kabul etmiştim.

"Al, al aileni çokta lazım değiller." Dedi, diğer Ahenk. İlyas Bey "Bize ne yapmış olursan ol eğer istemiyorsan onlarla gitmek zorunda değilsin." Dedi. Ne yapmış olursan ol derken bu kız ne yapmıştı ki? "Siz ne kadar safsınız. Bunca yıl ikimizin konuştuğunu torunum evlenmesin diye kızınızı aldığımı ve Ahenk'in tüm planımdan haberi olduğunu bilmiyordunuz değil mi? Tüh öğrenmiş oldunuz." Dedi, Fuat Polat. Allah'ım sen sabır ver yoksa ben bu adamı boğacağım.

Ahsen Hanım "Yazıklar olsun sana! Ben sana hiç mi bir şey öğretmedim? Sen nasıl böyle kötü bir oyuna ortak olursun? Bize söyleseydin biz ikiniz için her şeyi yapardık." Dedi, gözleri dolu dolu. Ahenk hiç oralı olmadı, sanki söylenenler ona değil de bir başkasına söyleniyordu.

"Burada daha fazla zaman kaybetmeden gitsek mi İlyas?" Dedi, Ahsen Hanım. "Gidelim Ahsen, gidelim. Zaten kızımızla geçireceğimiz 17 yılı  kaçırdık daha fazla zaman kaybetmiyelim." Dedi, İlyas Bey. Daha sonra ikisi bana döndü. "Gidelim mi kızım?" Dedi, Ahsen Hanım. Ben cevap vermeden başka bir soru da sordu. "Vedalaşmak istersen dışarı çıkabiliriz." Dedi.

"Vedalaşmaya gerek yok. Gidelim." Dedim. Üçü beni onayladı ve birlikte kapıya doğru ilerledik tam çıkacakken Dilan Hanım "Hakkını helal et kızım." Dedi. Sinirlenmemek için kendimi zor tutuyordum. "Bazı haklar helal edilmez Dilan Hanım. Ama yinede üzerimde hiçbir şeyiniz kalmasın diye helal ediyorum." Dedim ve cevap vermesini beklemeden odadan çıktım.

Ben odadan çıktıktan iki dakika sonra yeni aile üyelerim de çıktı. "Ben Merih." dedi, İlyas beyin yanında olan yirmili yaşlarındaki çoçuk. "Yani?" dedim. İsmi değil kim olduğu önemliydi. "Abinim." dedi. Ne? Abim mi vardı? Merakla "Kaç kardeşiz?" Dedim. Merih güldü ve "Yedi." Dedi. Maşallah.

"Kaç kız? Kaç erkek?" Dedim. Yani ailemizle ilk tanışmada bunlar konuşulurdu herhalde. "Tek kızsın." dedi, dişlerini gösterip sırıtarak. Dişleri de inci gibiydi. E yok artık. Ben tek başıma ne yapacağım? "Ben bir abiyle geçinmiyordum, altı abiyle nasıl baş edeceğim?" Diye sızlandım. Sessiz söylemiştim ama Merih duymuştu. "Altı abin yok. Üç abin, üçüzlerin ve de bir kardeşin var." Dedi. Nereye bayılayım.

Güneşsiz GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin