Hello.
Gelmişem ey ahali.
Keyifler nasıl bebiklerim.
Bende iyice Türkçemi bozdum. Acilen Merih'in bana ders vermesi lazım.
Biz bu saatten sonra ders almaz ders veririz.
Yine boş konuşuyorum.
Bölüme geçelim, şu Aksel ile Ahenk ne yapmış görelim.
Keyifli okumalar!
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Görüşlerinizi belirtmezseniz ben hatalarımı göremem.
Bismillahirrahmanirrahim.
••••••••
"Ne duymak istiyorsun Ahenk?"
"Senin neden bu halde olduğunu, neden bana soğuk davrandığını."
"Ahenk durumun seninle hiçbir alakası yok."
"Kiminle alakası var o zaman. Ne oluyor ya ne?" Ayağa kalkmış Aksel'in karşısına dikilmiştim. O da benim gibi ayağa kalkıp karşıma dikilince aramızdaki bariz boy farkı kendini belli etti.
"Benimle ilgili Ahenk her şey benimle ilgili."
"Söyle artık söyle delireceğim artık bu bilinmezlikten kafayı yememe az kaldı."
"Kanserim Ahenk. Akciğer kanseriyim." Söylediği iki cümlenin kalbime bıçak gibi saplandığından haberi var mıydı?
Elimi kalbime atıp ayakta durmak için üstün bir çaba sarf ettim. Aksel acısı yüzünden bunca gün böyle davranırken ben onu mesajlarımla darlamıştım. Canı yanarken sırf ben mutlu olayım diye uğraşıp durmuştu. Dinlenmesi gereken zaman diliminde hastanede uyanmamı bekleyerek geçirmişti.
"Aksel şaka olduğunu söyle, yalvarırım şaka de. Olmasın, gerçek olmasın. Allah'ım gerçek olmasın." Aksel'in gözlerinden şaka olmadığı belliydi ama ben bir umut şaka olmasını istemiştim.
"Şaka değil son iki ayımın en gerçek olayı." Yaşlarla dolan sağ gözümden firar eden göz yaşım artan yağmur yüzünden belli olmamıştı. "Aksel nasıl ya? Nasıl böyle olur? Sen iyiydin ben nasıl anlamam, salak mıyım ben ya? Gözlerimin önünde olan biten olayları nasıl anlamam." Ağlayıp sızlamam bir fayda etmeyecekti ama kendimi durduramıyorum.
"Anlayamazdın çünkü ben sana anlatmaktan çekindim, şimdi de konuşmak istemiyorum Ahenk çok yorgunum güzelim çok yorgunum fiziksel bir yorgunluğum yok, ruhsal olarak berbat hissediyordum. Sürekli hastaneye gitmekten ilaç kullanmaktan bıktım." Aksel'in çökmüş omuzları ağlamamı daha da şiddetlendiriyordu.
"Aksel bana neden söylemedin. Sen bunun için öksürüyordun değil mi? Bizim evde de serviste de sen bunun için öksürdün ve bana ne olduğunu söylemedin. Ben iyiyim Ahenk, bir şeyim yok Ahenk. Nasıl iyisin ya! Nasıl iyisin? Şu gözlerine bak, kıpkırmızı olmuş." Sesimin yükselmesine mani olamadığım için kendime kızıyordum.
"Ahenk gerçekten konuşmak istemiyorum ben, biraz toparlanmam lazım, biraz zaman ver bana. Yalvarırım bana biraz zaman tanı. Ben şimdi iyi değilim, o yüzden sana da iyi gelemem." Söylediklerini duyacak gibi değildim.
"Bana ne zaman söylemeyi planlıyordun ha ne zaman sana bir şey olduğunda ben bir hastane köşesinde mi öğrenecektim sana ne olduğu. Aksel bilmeye hakkım yok muydu? Ben senin gözünde bu kadar mı değersizim. Konuşsana söyleyecektim desene. Söyleyemezsin çünkü hiçbir zaman söylemeyecektin." Bağırmam boş sokakta yankılanıp geri bana ulaşmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşsiz Gökyüzü
Novela Juvenil17 yıldır Mardin'de yaşayan, yaptığı her hareketten yargılanan, her gün babasından şiddet gören Ahenk, zorla evlendirilmeye çalışılırken gerçek ailesinin onu bulması üzerine bütün düzenini değiştirip İstanbul'a gider. Burada üç abisi üçüzleri ve iki...