Adamlardan haber beklemek canımızı sıktı. Mal gibi evde oturup duruyoruz. O arada bizim kız projesini tekrar tekrar gözden geçiriyor, eksik ya da hatalı bir kısım varsa düzeltmeye çalışıyor. Bana anlattığı şeyleri az buçuk da olsa anlamaya başladım ama aklım hep Salim Bey'de.
Fotoğrafını yapay zekayla netleştirdim ve bastırdım. Yatağımın yanındaki çekmecede kilitli duruyor hep. Bazen uyumadan önce fotoğrafa bakıp sonra hayallere dalarak uykuya dalıyorum.
Öte yandan da, kimi zaman pencereden dışarı baktığımda dışarıda bekleyen bir araba görüyorum. Bizim kızın dünyadan haberi yok ki. Bana taşındı sayılır. Sürekli çalışıyor. Araba da akşama kadar ayrılmıyor evin önünden. Dikkatimi çekti. Takip ediliyormuşuz gibi geliyor. Ama bizim gibi sıradan iki insanla uğraşacakları ihtimalini de vermiyorum.
Onunla karşılaşmam nasıl olacak acaba? Karakter olarak nasıl birisi? Ona duyduğum hayranlık aklımı başımdan alıp götürüyor. Fakat, kendimi aşırı kaptırmamam, duygularımı dizginlemek zorundayım. Sonuçta o başkasını sevdi ve onun sevgisiyle hayatını geçirdi. Kim bilir belki o kadını da görür, tanışırım. Acaba yaşanan o elim olay da neyin nesi? Platonik ve umutsuz bir aşka kaptırdım kendimi galiba.
Günler, günleri kovalıyorken, bizim aldığımız izin de çoktan bitti ve okula döndük. İkimizin il dışında bir eğitime katılacağı söylenmiş ve kimseye bir şey hissettirilmedi. Böyle böyle neredeyse 2 hafta geçti. Hâlâ adamlardan haber yok. Göreve başlamam hâlâ tebliğ edilmedi. Güvenlik soruşturması falan da var daha. Ama şuanda bambaşka bir konuya odaklıyım. Biraz endişeliyim ama o kadar da takılmadım.
Tuğba elindeki laptopu hışımla kapattı. Birden ayağa kalkıp üstünü giymeye başladı:
-Ciddiye alınmadık. Başlarım bunların yapacağı işe. Ben gidiyorum. Oraya gidip soracağım. Hayırdır, neden iplemediler bizi?
-Dur hele bir. Belki de ortak bir karara varamadılar. Çok fevri davranıyorsun. Telefon numaramızı da almadılar ki. Nasıl arasınlar?
-Kızım sistemden yedi göbek sülalemizi bile görebilir adamlar, devletle çalışmıyorlar mı? Anıl Bey, kimlikleri verirken öğretmen olduğumuzu nerden anladı sanıyorsun? Bir telefon numaramızı bulmak ne kadar zor olabilir?
-Heeee...
-Ne sandın ya? Kalk yürü, valla duramıyorum evde. İyice beni afakanlar bastı.
-E, gidelim madem.Tam evden ayrılmak üzereyken Tuğba'nın telefonu çaldı. Hışımla açtı.
-Aloo... Efendim... Evet?.... Yaaaa... Peki, bunun için neden bu kadar beklendi?... Demek istediğim, bizim de sabrımız tükendi burada. Tam size geliyorduk yani. Ne tesadüf... Anladım, gelince görüşürüz.
-Ar-Ge mi?
-Aynen. Bir tane cırtlak sesli kadın aradı. Sanırım danışmadan. Bizi bekliyorlarmış. Çok ilginç ya. Tam biz onlara gidelim diyorken bizi çağırdılar.
-Bunlar bizi dinliyorlar mıdır?
-Oha, nasıl aklıma gelmedi? Tabii yaa Google mantığı.
-Nasıl yani?
-Google ya da benzer uygulamalar mikrofon erişimi ile ortam sesini dinleyerek uygun reklamları karşına çıkarabilir. Sen mesela, arkadaşınla bebek bezi hakkında sohbet ederken, bir anda girdiğin sitelerin kıyısında köşesinde bebek bezi reklamları görmeye başlarsın. Bunlar bizi dinliyolar bence. Dur şunlara geçen hafta yaptığım seks performansımı beğenip beğenmediklerini sorayım. Fena gürültülüydü.
-Allah seni bildiği gibi yapsın diyorum. Başka da bir şey demiyorum. Bana da takip ediliyormuşuz gibi geldi aslında.
-Gidince öğreniriz dertlerini. Hadi yürü. Ay dur, dosyayla USB'yi unuttuk.Toparlanıp çıktık. Bizim kız gaza yüklendi resmen. Takip ediliyormuş hissiyatından kurtulamadım bir türlü. Arabayı park edip yürüdük. Geçen sefere nazaran artık daha az gazeteci var artık. Annemin 1 hafta sonra unutulur sözü aklıma geldi. Gerçekten, nasıl da unutuldu be?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN ZAMANSIZ YOLCULUĞU ❤️
General Fiction1 #zamanyolculuğu Siyah beyaz fotoğraf... Salim... Kamyon... Bu fotoğraftaki adamı bulmak için, ne çabalar harcadım. Bu fotoğraftaki adama aşık oldum. Bu fotoğraf yüzünden kendimi riske attım. Bu fotoğraf yüzünden zaman yolculuğu yaptım. Bugün bur...