27. Bölüm

28 7 0
                                    

Okulların açılmasına çok az kaldı. Sabah geç kalktım. Epey uyumuşum. Yan tarafta bir hareketlilik var. Neler oluyor len?

Pencereyi araladım. Bahçe ana baba günü.

Teknisyenler mi onlar? Kablo döşeniyor lojmana. Direkten tel çekiyorlar. Nasıl yani?

Elimi yüzümü yıkayıp, üstüme kıyafetlerimi giyip dışarı çıktım. Esnemem geçmedi.

Koca Şaplak dönmüş. Teknisyenlerin başında duruyor. Başımla selamladım. O da beni.

Eve geçtim. Hatice teyze mutfakta bulaşık yıkıyor. Masaya geçip oturdum.

-Günaydınn.
-He, kalktın mı kızım? Sabah, bey gelince kahvaltıyı erken hazırladım. Seni rahatsız etmeyim dedim. Aç mısın?
-Yeriz birazdan da. Hatice teyze, dışarıda neler oluyor?
-Telefon sırası gelmiş nihayet.
-Nasıl yani?
-Telefon bağlanacak kızım evlere. Şükürler olsun kaç sene olmuştu başvuralı. Artık direk ararım benim çocukları.
-Benim eve de mi bağlanacak?
-Evet.
-Benim arayacak kimsem yok. Zahmet etmeselermiş.

Hafifçe gülümsedim. Hatice teyze konuşmaya devam etti.

-Nazlı'm, biz bu evde kalıcı değiliz ki yavrum, sen de öyle. Burası devlete ait. Biliyorsun. Bizden sonra kalacak olanlar da kullanacak.
-Doğru.

Ev telefonu denen şey benim zamanımda öyle pek kalmadı ki. Telefon denilince şahsi eşya gibi algılamam normal.

-Ha, bir de şey...
-Ne?
-Televizyon da geldi. O da kurulacak.
-Sahi miiii?

Hayatımda ilk defa bir teknolojik alete bu kadar sevindiğimi hatırlamıyorum. Ayy süper yaa!!!

Koca Şaplak içeri girdi.

-Hayırlı sabahlar hocam.
-Hayırlı sabahlar hocam hoş geldiniz.
-Hoş bulduk. Hanım, çay koy da dışarıya götürelim.
-Tamam, bey.

Bunların birbirine bey, hanım diye hitap etmeleri o kadar güzel ki. Annemle babam birbirlerine ancak kızdıkları zaman bey ya da hanım derler.

Yemek masasında kavga ettikleri anı hatırladım. İçim buruldu. Burada olduğumu bilseler, acaba ne düşünüp ne hissederlerdi?

Paralel zamanda kaç dakika geçti acaba? Hiçbir fikrim yok. Bir buçuk saate yaklaşmış olmalı. Gerçekten orada çok kısacık bir sürenin, burada 7 8 ay olması ne kadar ilginç.

Hatice teyze çayları götürüp geldi. Benim dışarı çıkıp ip falan almam lazım. Nedense kadında bir durgunluk var ama anlamadım gibi.

-Teyze, iyisin değil mi?
-İyiyim kızım, o nerden çıktı?
-Hiiç, biraz canın sıkkın gibi görünüyor.
-Yok güzel kızım. Dün biraz Fazilet'in orda canım sıkılmıştı o kadar. İyiyim şimdi.
-Neden canını sıktılar?
-Ya, ortalığı bulandırmaya çalışıyorlar. Dedikodu lazım millete. Sen iyi ol yeter.

Bence sebep bu değil. Bahane üretiyor. Sabah bu keltoş bir şey söyleyip canını sıktı kesin. Öğreniriz.

-Ha, bir de... Laboratuvar taşınacakmış gizlice.
-Nereye?
-Bizim bey, İncirlik üssü dedi. Gizlice oraya geçeceklermiş. Şükür defolup gitsinler kendi deliklerine.
-Teyze, neden bu adamlardan nefret ediyorsun?

Hatice teyze elindeki işi bıraktı. Bana döndü.

-Nazlı. Sen çok iyi niyetli, çok temiz kalpli birisin. Herkese hemen güveniyorsun. Bence kimseye güvenme. Gavurlar maşa gibi kullanırlar başkalarını. Sen evlen, buraya yerleş. Sakın geri dönme. Gerekirse, anana babana da öldü falan desinler. Ama bence sakın geri dönme.

AŞKIN ZAMANSIZ YOLCULUĞU ❤️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin