"İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye ulaşamaz."
Albert Einstein
***********
Gözlerimi kırpıştırdım. Açmaya çalıştım ama çok zorlandım. Hafifçe araladım. Nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim dahi yok. Işık gözlerimi rahatsız ediyor. Gözlerimi kapattım. Etrafı göremiyorum.
Vücudum kaskatı. Hareket ettirmek şöyle dursun, parmağımı dahi oynatacak halde değilim. Gözlerim, yavaşça etrafa alışmaya başladı. Her yer bembeyaz hâlâ. Yok, ben kesinlikle ölmüş olmalıyım. Neredeyim? Neden dört bir yanım felç oldu? Neden her yer bembeyaz? Nedense, bir anda başımın çok şiddetli ağrıdığını fark ettim. Ses bile çıkaracak durumum yok. Ağzım ve burnum kapalı. Hortum gibi bişi takılı kocaman.
Önce etraf yavaşça netleşmeye başladı. Her tarafı beyaza boyanmış bir odada olduğumu fark edince, ölmediğime çok sevindim. Odanın bir köşesine yaslanmış, demir parmaklıklı, dümdüz bir yatakta yatıyordum ben. Üzerime beyaz bir örtü örtülmüş. Burası neresi? Neden vücudumu hissetmiyorum? Ben neden burada bu hâlde tek başımayım? Beynim neden deliniyor gibi zonkluyor?
Gözlerim kendime gitti. Örtünün altında bulunan çıplak bedenim, yatağa dümdüz uzanmış, kollarım örtünün dışına konmuş. Kollarıma açılmış damar yollarını ve serum hortumlarını gördüm. Öylece yatıyorum. Parmağımı oynatmak istedim. Başaramadım. Tamamen felç durumdayım. En son nerede olduğumu ve ne yaptığımı hatırlamaya çalıştım. Hafızam yavaş yavaş yerine geliyor. Kendi kendime düşündüm. "En son, tüpe bağlanmıştım. Laboratuvarda deney yapılıyordu. Tüpün içinden bir yere doğru hızlıca kaydım. Her yer bembeyaz oldu... Hmm... Sonra?"
Sonrası yok. Yok işte yok. O kısım hafızamda silik vaziyette. Hiçbir şey hatırlamıyorum gerisi ile alakalı.
Vücudumu ne yaparsam yapayım, hareket ettiremeyeceğimi anlayınca, odayı daha detaylı incelemeye başladım. Tavandan yansıyan beyaz ışık, odayı tamamen aydınlatıyor. Duvarlar bembeyaz. Odada ise üzerinde yattığım yatak, karşı tarafta ahşap bir dolap, bir tarafta lavabo, yanında bir masa ve sandalye var. Yalnızca serumları görebiliyorum kollarıma bağlanmış. Bir de ağzıma bağlı kocaman oksijen hortumunu. Arka tarafımda ne olduğunu bilmiyorum. Oksijen tüpü falan vardır galiba. Pencereye beyaz bir tül çekilmiş ve yan gözle dışarı baktığımda gece olduğunu fark ettim. Ahşap dış kapı bile beyaz. Duvarda asılı hiçbir şey yok.
Kar beyazdır ölüm.
Gene alakasız şeyler geliyor aklıma.
Burası bir hastane odası, anladığım kadarıyla. Ne kadar zamandır burada yatıyorum acaba? Offf, başımın ağrısı daha bir felaket oldu. Demek ki deney başarılı olmadı. Bir şekilde beni kurtarmış ve hastaneye yatırmış olmalılar. Ölmediğime bir kez daha sevindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN ZAMANSIZ YOLCULUĞU ❤️
Ficción General1 #zamanyolculuğu Siyah beyaz fotoğraf... Salim... Kamyon... Bu fotoğraftaki adamı bulmak için, ne çabalar harcadım. Bu fotoğraftaki adama aşık oldum. Bu fotoğraf yüzünden kendimi riske attım. Bu fotoğraf yüzünden zaman yolculuğu yaptım. Bugün bur...