Hatice teyzemle halk evindeki dikiş kursuna başladık. Beraber gidiyoruz. Hoca çok saygılı. Ben de öyle. Diğer kadınlar benim orada olmama pek alışamadı ama. Rahat rahat dedikodu yapamıyorlar. Valla ben bir şeyler öğreneyim kafasındayım. Hatta kendime bir ceket dikmeye başladım bile. Eski tip Singer dikiş makinasını kullanmayı da öğrendim. Bazen iğneyi kendime batırdığım da oluyor ama gayet iyi gidiyoruz. Elde dikişi, düğme dikmeyi de öğrendim. Akşamları Hatice teyze ile beraber oturup kasnağa geçirdiğimiz kumaşa bir şeyler de işliyoruz. House of Stark amblemi düşünüyorum. İyice Sansa gibi oldum. Kaderimiz benzemesin.
*************
Hülya'nın evindeyiz. Türk kahvesine alışmaya başladım. Fal bakmayı biliyormuş. Ters çevirdi Belgin hemen. Ben hâlâ kahvemi bitirmedim.
-Fala inanıyor musunuz hocam?
-Pek inanmam aslında.
-Siz de çevirin, size de bakayım.
-Üç vakte kadar uzun yol görürseniz hocam bakabilirsiniz.
-Siz çevirin ben görürüm.Güldük beraber. Falı kapattım. Annem de bazen falı kapatıp uygulamadan ne anlama geldiğine bakardı. Bazen de Melek teyzemle oturup birbirlerinin falına bir şeyler uydururlardı.
Hülya konuşmaya devam etti.
-Fal denen şey aslında insanın hissiyatıdır hocam. Kimi insanların gönül gözü açık olur. Bizden daha farklı bakarlar dünyaya. O sebepten de farklı hissederler.
-Açıkçası ben farklı hissiyata sahip değilim. Ama çok fazla dejavu olurum.Belgin söze girdi.
-Dejavu nedir?
-Hani bazen, çok alakasız bir yerde, ben bu olayı daha önce yaşamıştım hissiniz olur mu?
-Evet, bazen olur.
-Heh, hocam ben onu çok sık yaşıyorum.Hülya cevap verdi.
-Bazı rüyalarınız gelecekten haber verir size.
-Abartma be hocam.Saate baktım.
-Benim falıma önce bakar mısınız? Eve gitmem lazım.
Hülya falı açtı.
-Çok büyük bir ağaç var. Dalları yere kadar uzanmış. Bir tepenin üstünde. Beyaz atlı bir prens seni o ağacın altında bekliyor.
Ağaç mı? Tepe mi? Beyaz atlı prens mi? Dejavu oldum gene ya. Valla oldum. Söylesem mi? Tam da bu lafın üstüne. Çok ilginç.
Hülya'nın yüzü değişti. Gözlerini endişe bürüdü. Fincanı geri kapattı.
-Ben bu fala bakamam.
Belgin de şaşırdı.
-Neden?
-Söylersem gerçek olur. Söylememek en iyisi. Yıkayalım bunu hemen.Koştur koştur mutfağa gitti. Fincanı yıkayıp koydu. Meraktan çatlıyorum. Ne gördü acaba? İyi bir şey değil sanırım.
*********
Düşünceli bir şekilde evden ayrıldım. Ne gördü acaba? Rüyalarım gerçekten gelecekten haber mi veriyormuş. Yok ya. Uykudayken bilinç altımda görünen yansımalar nasıl gelecekten haber verebilir?
Çarşıya girmek üzereyim. Tren yolunun öteki tarafından akan ırmak nasıl güzel çağlıyor. Uzaktan görebiliyorum. Google görsellerde bu ırmağın suyu daha azdı. Demek ki kuraklık ve iklim değişikliği denen şey doğru.
Gene selamlaşma faslı başladı. Her gören hal hatır soruyor. Bazıları veliler. "Bizim çocuk akşama kadar sizi konuşuyor" diyolar. Büyüyünce öğretmen olmak istiyormuş çoğu. "Olmasınlar sakın" demek istiyorum. Sonra da "Düğün ne zaman" sorusu geliyor arkasına. Gerçekten bıktım ya. Dışarı çıkmak istemiyorum bunların yüzünden. Zaten pazara gitmedim hiç. "Öyle bir şey yok" diyorum. Ama nafile. "Hoca hanım utangaç herhalde" diye gülerek gidiyolar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN ZAMANSIZ YOLCULUĞU ❤️
General Fiction1 #zamanyolculuğu Siyah beyaz fotoğraf... Salim... Kamyon... Bu fotoğraftaki adamı bulmak için, ne çabalar harcadım. Bu fotoğraftaki adama aşık oldum. Bu fotoğraf yüzünden kendimi riske attım. Bu fotoğraf yüzünden zaman yolculuğu yaptım. Bugün bur...