-Çok mu korktunuz öğretmenim?
Salim beni bıraktıktan sonra elini camın pervazına yaslayıp bana doğru fısıldadı. Suratında imalı bir gülümseme var. Bilerek mi saklandı bu? Çığlık atacağımı dahi hesaplayıp nasıl bir anda ağzımı kapattı öyle. Beni kızdırmak mı istiyor yoksa etraftan biri duymasın diye mi çabalıyor? Bence her ikisi de. Zifiri karanlığı fırsat bulup geldi anlaşılan. Fakat bir şey var. Sağ elinin üstü kanıyor. Hem de sağlam kanamış. Fısıldayarak cevap verdim.
-Sen naptığını zannediyorsun? Ne işin var burda? Eline ne oldu?
Salim güldü. Beni duymamış gibiydi.
-Hüseyin Hoca'yla tanıştın mı?
Sinirimi bozuyor bu adam benim cidden.
-Neden bana Koca Şaplağın müdür olduğunu söylemedin?
-Kendin gör ve karar ver istedim. Öyle atıp tutmaya benzemiyormuş değil mi?
-Beni ciddiye aldığınızı sanmıştım. İnanamıyorum.
-Yahu, hocam sen de. Neden almayalım? Hatta Azmi çok etkilendi söylediklerinden. Eve varana kadar konuştu.
-Tamam tamam anladım. Ne işin var burda peki? Yan dairede olduğumu nerden bildin?Salim güldü. Kafasını çevirip karşıdaki tepeden sarı boyalı bir evi işaret etti.
-Ben aha şu evde oturuyorum. Oradan burası görünüyor. Bizim Koca Şaplak seni buraya yerleştirirken gördüm. Damda sigara içiyordum da.
Eve doğru baktım. Cidden oradan bakınca, burası kabak gibi meydanda resmen.
Kafamı çevirip "Mobese" diye fısıldadım kendi kendime. Bir anda toparlandım. Sesim Allahtan varla yok arası çıktı.
-Ne dedin?
-Yok bir şey.
-Dedin dedin.
-Yok, hayır.
-Hocaam?Gene uydur be kızım. Yalan parayla mı? Fısıldamaya devam ettim.
-Biri görmese dedim.
-He ya. O yüzden gitmem lazım. Sahi ne için gelmiştim ben?
-Sabahtan beri bunun cevabını bekliyorum.
-Ha, şey. Burada yenisin. Bir şeye ihtiyacın olursa...
-Benle gizli görüşüyorsun şuan Salim farkındasın değil mi?
-Farkındayım. Bu benden yardım istemene mani değil.
-Nasıl olacakmış ki o?
-Buluruz yolunu hocam, takılma bunlara. Söylemen yeterli.Ne tuhaf adam. Bence hepsi bahane gibi. Benle uğraşmaya gelmiş. Gene, trendeki saygısız tavrına büründü.
Fısıldaşmaya devam ettik. Sesimi yumuşattım.-Şey, aslında sormak istediğim bir şey var.
-Nedir?
-Siz sıcak suyu nasıl temin ediyorsunuz?Salim'den küçük bir kahkaha sesi çıktı. Başka da bir şey söylemedi.
-Ya, ciddiyim.
-Çok mu zorda kaldın, Nazlı Hanım. Banyo problem mi oldu? Amma da isminin hakkını veriyomuşsun sen.
-Şey... Neyse ya sormadım farz et olur mu?
-Bizim Remzi Hoca da Allah var hiç yıkanmazdı be. Sokağın başından alırdık kokusunu. Hatta o içeri girmeden önce kokusu gelirdi. Remzi hoca gelecek şimdi derdik. Ölünce gasilhanede iyi bir kırkladılar da bedeni su yüzü gördü.Gülmemek için kendimi sıktım.
-Ölmüş insanın arkasından ne biçim konuşuyorsun, Salim? Adamcağız uzun zamandır hastaymış.
-Öyle öyle. Hüseyin hocayla az çektirmedi bize. Kirden hastalanmıştır o.
-Hüseyin hoca demişken, ödevim hâlâ geçerli Salim.
-Yahu, etme hocam. Adamı sen de gördün işte.
-Ben anlamam. Dediğimi yapacaksın.Salim üfledi.
-Peki bakalım. Benim gitmem lazım. Sonra görüşürüz.
-İyi geceler.
-İyi geceler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN ZAMANSIZ YOLCULUĞU ❤️
Ficción General1 #zamanyolculuğu Siyah beyaz fotoğraf... Salim... Kamyon... Bu fotoğraftaki adamı bulmak için, ne çabalar harcadım. Bu fotoğraftaki adama aşık oldum. Bu fotoğraf yüzünden kendimi riske attım. Bu fotoğraf yüzünden zaman yolculuğu yaptım. Bugün bur...