"Alternatif gelecek yok."
Zaman bir bütünsellik taşır. Geçmişe müdahele etmek mümkün değildir. Ne kadar müdahele ederseniz edin, müdahele ettiğiniz şey, zaten tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır bile.
Aslında geçmiş de yok, gelecek de. Hepsi bir bütünden ibaret.
Eğer daha fazla geçmişe gidebilseydik, gene Hitler'i öldüremeyecektik. Bunu başarsaydık da zaten hali hazırda bunu yapmamızı gerektirecek bir durum oluşmayacaktı.
Bu zaman paradoksu her zaman bilim adamlarının kafasını karıştırmıştır. Ama şuanda bilime en büyük katkıyı sağladım galiba.
Alternatif bir gelecek yok. Oluşmadı.
Annem vitrindeki bebeğe gözü gibi baktı. Babam halamı ve amcamı okutup üniversitede öğretim görevlisi yaptı. Amcamı Amerika'ya gönderdi.
Aslında bir döngü bunlar.
Ben doğacağım. Gene vitrindeki bebeğe bakacağım. Annem gene elletmeyecek.
Babamla beraber futbol oynayacağız, beni kaleye geçirecek.
Sonra zamanda geri gideceğim ve bunlar tekrar tekrar yaşanacak.
Zamanda bir loop yani döngü oluşturdum.
Peki şimdi zaman makinesinin ilk kez denendiği ve haberlere konu olduğu anı hatırlamalıyım.
Amerika'dan heyet geldi. Türkiye ile işbirliği yaptı. Ar-Ge binasına yerleşti.
Ve.....
BENİ BEKLEMEYE BAŞLADILAR!
Bozbeyli'ye atanmam.
Salim'in fotoğrafını görmem.
Peki bunlar kader miydi? Tesadüf mü?
Yoksa PLAN MI?
********
Kafamdaki soru işaretlerine cevap bulmaya çalıştıkça her seferinde yeni bir soru işareti oluşuyor. Bütün bunların cevabını da Dr. Hartmann biliyor.
Kendisini bayağıdır görmedim. Beni göndermek için doğru hesaplamayı yapmaya çalışıyorlar galiba. Öte yandan da bana burada biraz daha ihtiyaçları olduğunu söylemişti.
Daha ne işiniz var benle ya?
Pencereden dışarı baktım. Anne ve babamı gördüğüm günden beri birazcık daha iyiyim. Gözüm tahta valize kaydı. Üzerimi değiştirsem mi artık? Bu gecelikten gına geldi.
Valize yöneldim. Hangi eşyalarımı koydular acaba? Eksik bir şey kaldı mı ki?
Açmamla bi tık şaşırdım. Bu kutu da ne böyle?
Kutuyu elime aldım. Salladım. Ha, ayakkabı var içinde ya. Şükür. Şu terliklerden sıkılmıştım. Açayım da farklı bir şey giyeyim artık. Yatağa oturup kutuyu açtım.
Nee!!!!
Nasıl!!!!
Nasıl yaa!!!!
Bunlar, benim ırmağa fırlattığım ayakkabılar!!!
Nasıl almışlar suyun içinden? Ben o gün taş köprüden ırmağa fırlattım bu ayakkabıları. Ağlaya ağlaya yalın ayak koşarken, Fehmi Bey arabayla durdu. Sinirden, üzüntüden bayılıp kaldım önlerinde. Gözümü de burda açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN ZAMANSIZ YOLCULUĞU ❤️
Genel Kurgu1 #zamanyolculuğu Siyah beyaz fotoğraf... Salim... Kamyon... Bu fotoğraftaki adamı bulmak için, ne çabalar harcadım. Bu fotoğraftaki adama aşık oldum. Bu fotoğraf yüzünden kendimi riske attım. Bu fotoğraf yüzünden zaman yolculuğu yaptım. Bugün bur...