9. Bölüm

45 8 0
                                    

Ne hayallerim vardı şu ilçe için ya. Bilgisayar ekranında nasıl da havalara uçmuştum görünce. Acaba kendi zamanımda gidip göreve başlasaydım nasıl olacaktı? Branşım edebiyat olduğundan liseye çıkmıştı o vakit tayinim. Selin olarak görev yapsaydım şu ilçede keşke. Ama şimdi, ilköğretmen okulundan mezun olmuş birisiyim ve adım Nazlı. Hem de benden sınıf öğretmeni olarak görev yapmam isteniyor. Hiç bir bilgim de yok ne yapacağımla alakalı. Okuma yazma öğretemem ki ben. Bu bilgisizlikle kesin yakayı ele veririm. Ama pedagojik formasyonuma güveniyorum. Oradan durumu kurtarabiliriz. Belki. Sanırsam. Galiba.

Keşke, zamanımdayken, kendimi geliştirecek başka alanlara da yönelseydim. Başbakan bana seçenek sunduğunda, en azından farklı bir mesleği seçme şansım olurdu. Gerçi bomboş vaziyette ya da alakasız bir şekilde de bu ilçeye gelmek dikkat çekerdi. Gene mantıklı olanı yaptım bence.

Öte yandan da, hep o anlatılan, klasik, elinde cetvel, çocukları asker gibi hizaya çeken bir öğretmen profiline zerre uyamam. Benim eğitim felsefem, dersi sevdirmek, çocuklara ilgiyle, sevgiyle, muhabbetle eğitim vermekten ibaret. Babamın okulundayken, gençler ilk etapta bana karşı bir çekinir ama daha sonra beni tanıdıkça en çok sevdiği öğretmenlerden birisi statüsüne koyarlardı beni. Derslerim hep gülerek, espiriyle, karşılıklı atışmalarla geçerdi benim. Ah canım öğrencilerim. Şimdiden sizi nasıl özledim bilseniz. Şimdi küçücük çocuklarla, hem de bu zamanın metotlarıyla başa çıkmam istenecek belli ki. Yoo, hayatta başvuracağım yöntem olmayacak şiddet falan.

***********

Lojman okul ile karşı karşıya. Küçücük. İki daireden oluşuyor. Küçük bahçesinde bir kaç tane meyve ağacı var. Evin duvar diplerine yağ tenekelerinden saksılar sıralanmış. Vita Yağ hem de. Kafamı kaldırıp karşıya baktığımda tepelerde sıralanmış tek tük müstakil evleri gördüm. Alt taraf dere yatağı. Dağlık bir yer olduğunu biliyordum burasının zaten. Dere yatağının yanından geçen toprak bir yol, dereyle beraber aşağı doğru uzayıp gidiyor. Dere yatağını geçmek için küçük bir tahta köprü yapmışlar ama bence gereksiz. Paçayı sıyırıp öyle de karşıya geçebilirsin. Dereyi görmeden paçayı sıvarsan onu bilemem. İğrenç espirimi bir kenara bırakıp okula baktım. Görece büyük sayılır. Demek ki birleştirilmiş sınıf muhabbeti olmayacak. Açıkçası buna çok sevindim. İşim zor olurdu yoksa.

Azmi ile Salim çoktan sokağın öteki ucunda kayboldu bile. Lojman binasına baktım. Açıkçası gecenin bu vakti, birinin evine gidip onu rahatsız ediyormuşum gibi hissediyorum. Ama mecburum yani. Bu saatte hiç bilmediğim bir yerde göreve başlamaya geldim.

Işığı yanan dairenin kapısını utana sıkıla çaldım. Kapı açıldı. İçeriden beyaz baş örtülü kırk ellili yaşlarda bir teyze çıktı. Başımdaki şapkayı elime aldım.

-Özür dilerim. Bu saatte sizi rahatsız ediyorum. Ben ilçeye öğretmen olarak atandım da. Trenden henüz indim. Buraya gelip müdür beyin yardımcı olacağını söylediler.
-Aaa, hoşgeldiniz. Lütfen içeri geçin. Valizinizi alayım ben. Hüseyin Beey, okula yeni atanan hocamız geldiii!!!

Hayır, hayır...

Koca Şaplak Hüseyin müdür mü?

Belki başka hocadır o ya!!

Şimdi anlaşıldı, Azmi ve Salim beni lojmanın önüne koyup kaçtılar. Adamla muhatap olmaktan çekindiler. Yok, lütfen olmasın öyle bir şey.

Az sonra içeriden orta boylu, kel kafalı ve bıyıklı, üzerinde kahverengi hırka, altında kumaş pantolonlu bir amca geldi. Bakışları sert. Boynuna astığı gözlüklerle gerçek bir amca. Çok ciddi bir görünümü var. Elini uzattı. Şöyle bir baktım. Hayatımda böyle kocaman el görmedim ben. Elimi kavrayıp kendinden emin bir biçimde sıktı. Harbiden koca şaplakmış bu adam.

AŞKIN ZAMANSIZ YOLCULUĞU ❤️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin