11. ✨ Kalacağım

135 22 22
                                    

✨Part 1 : I Hate To Admit✨

Sabah gözümü açtığım gibi telefonuma uzandım. Eskiden olsa telefonumun yerini bile hatırlayamazdım ama artık yeni bir uzvum haline gelmişti. Seungmin beni aramış ya da bana mesaj atmış olabilirdi. Şanslıysam bir günaydın mesajıyla birlikte gülerken bir fotoğrafını bile atmış olabilirdi.

Yüzümü asıp telefonumu komodinin üzerine geri bıraktım. Belli ki bugün şanslı değildim çünkü saydıklarımdan hiç biri gerçekleşmemişti. Bir süre bütün negatif enerjimle odamın tavanı ile bakıştım. Sanki yer yer kararmıştı. Boyatsa mıydım acaba?

Kapımın tırmanlamasıyla yüzümü kapalı duran kapıya çevirdim. Sonata yanıma gelmek istiyordu ama yatağımdan pek kalkasım yoktu. Kısa bir sürenin ardından kapımın açılışını izledim. Lanet olsun! Yine dilek hakkımı boşuna kullandım. Sonata koşarak yatağıma çıkmış çoktan mutlu mutlu yüzümü yalamaya başlamıştı.

"Hadi yine iyisin. Bugün yüzünü yıkamana gerek kalmadı."

Minho kapının pervazına yaslanmış bir eli belinde bize gülümsüyordu. Böyle güzel sabahlara uyanmayalı uzun zaman olmuştu. Sonata'nın neşesi ve Minho'nun gülümsemesi benim de mutlu olmamı sağlıyordu. Ufaklığı üstümden kaldırarak doğruldum.

''Bugün şirkete gitmiyor musun?''

''Gideceğim, sen gelecek misin, peki?''

Biraz düşündüm. Aslında kaydetmem gereken şarkılarım beni bekliyordu ama sanırım önceliğim Seungmin'i görmek olacaktı. Biraz düşününce evine gidip ona sürpriz yapma fikri hoşuma gitmişti.

''Sen geç, ben sonra geleceğim.''

Minho bana gülümseyip Sonata'yı da alıp odamdan çıktı. Şimdi önemli olan Seungmin evde miydi, bunu öğrenmeliydim. Komodinin üzerine bıraktığım telefonumu alıp kısa bir mesaj gönderdim.

''Günaydın, ne yapıyorsun?''

Mesaja cevap gelmesini beklerken duşa girmiştim. Aynada kıvırcık olan saçlarıma baktım. Seungmin Amerika'dayken onun yanına böyle gideceğime söz vermiştim. Bundan dolayı bugün saçlarımı yapmayacaktım. Üstümü de giyindikten sonra hazır bir şekilde telefonumu elime aldım. İstediğim mesaj gelmişti.

''Günaydın. Evdeyim. Sen ne yapıyorsun?''

Yüzüme yayılan şeytani gülümsememle mesajı okumuştum. Şirketteyim deseydi yaptığım plan daha başlamadan suya düşerdi. Telefonumu cebime koyduktan sonra aşağı indim. Minho kısa bir an baştan aşağı beni süzmüş en son saçlarıma geldiğinde gözlerini kısmıştı.

''Bu saçlarla mı geleceksin şirkete?''

''Neden kötü mü?''

''Bunu bana mı soruyorsun gerçekten? Bu saçların en büyük savunucusuyum ben. Hem sen hani sonra gidecektin. Seungmin'le mi buluşacaksın?'' dedi Minho ama yüzü asılmıştı.

Söyledikleri gülümsememe sebep olmuştu çünkü sesindeki hafif kıskançlığı sezmiştim. Bu saçları kullanmam için yıllardır yalvarıyordu ama onu hiç umursamamıştım. Seungmin yüzünden saçlarımı doğal halinde bıraktığımı anlayınca kıskanmış olmalıydı. Yanına yaklaşıp sıkıca kollarımı ona sardım. Kendimi affettirmem lazımdı sonuçta.

''Kıskanmış mı benim şeytan tavşanım?"

Sarılmama hiç tepki vermeden salonun köşesinde bir noktaya bakıyordu sadece. Bu Minho'nun dilinde sarıl ve git demekti. Bir süre daha bırakmadığımı fark edince sirke satan suratını bana çevirdi.

Forsake & Forget / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin