16. 🥀 Gece, Yıldızlarına Aşık Oldu

53 15 19
                                    

🥀Part 2 : Stars And Raindrops🥀

~22 Eylül 2025~

İnsan doğum gününü unutabilir mi? Unutuyor... Ben kendi doğum günümü unutmuştum. Belki de kendime verdiğim değer o kadar azdı ki, normal bir insan için en önemli günlerden biri olan doğum günümü bile hatırlayamamıştım. Chan'ın gülümseyen yüzüne sadece şaşkınlıkla bakabiliyordum. Uzanıp bana sıkıca sarıldığında biraz da olsa yaşananları idrak edebilmiştim.

"İyi ki doğmuşsun ve iyi ki benim hayatıma girmişsin, sevgilim."

"Şey... teşekkür ederim, Chan."

İçeri girmemizle birlikte ışıklar yanmış, Minho, Hyunjin ve Changbin'i görmüştüm. Hepsi hep bir ağızdan tekrar doğum günümü kutlamak için bağırmış ardından bana sarılarak tek tek doğum günümü kutlamışlardı. Galiba en son annem ölmeden önce kutlanan doğum günümde bu kadar mutlu olmuştum. Gözlerimden akan yaşları ilk defa tutamıyordum. Mutluluk gözyaşları, bir acının sebep olduklarından daha ağırdı. Gizlemek zordu. Çünkü sahte mutluluğumun çok ötesinde olan bu gerçekçi mutluluğum hayatımda yaşadığım birçok andan daha ağırdı. Chan, bana uzanarak elleriyle yanaklarımı tuttu. Kelimelerle arası mükemmel olan ben, tam da şu an ne diyeceğimi bilemiyordum. Beceriksizce gözyaşlarımı silmeye çalıştım.

"Duygulandın mı?"

"Jisung ile Jeongin de doğum günlerimi kutlamıştı ama bu kadar büyük bir sürprizi uzun zaman sonra ilk defa aldım. Ağladığım için özür dilerim."

Yine de gözyaşlarıma düşman olan o hastalıklı yanım mutluluktan döktüğüm yaşlarımı bile zayıflık olarak görüyordu.

"Hadi gel. Sana göstermek istediğim bir şey var."

Chan elimden tutarak beni yukarı çıkarırken aklımdan bir sürü şey geçiyordu. Yaşadığım bu mutluluk o kadar sahiciydi ki, biter diye korkmaya başlayan yanım kalbimin sıkışmasına sebep oluyordu. Kayıt stüdyosuna getirmişti beni. Sandalyesini çekerek oturmamı işaret etti. Ne alaycılığım kalmıştı ne de başka bir şey. Sadece Chan ne derse onu dinliyordum. Oturduğum sandalyeyi kendine çevirerek önümde dizlerinin üzerine çöküşünü izledim. Ardından tuttuğu ellerime kaydı bakışlarım. Bir şarkı çalışıyordu, Chan'ın kendi sesiyle kaydettiği. O kadar güzeldi ki, ben ne demem gerektiğini bilemiyordum. Sadece önümde dizlerinin üzerine çökmüş adamı seyredebiliyordum. O benim sekiz yıldır beklediğim bir film gibiydi. Hiçbir zaman bitmesini istemeyeceğim. Biterse başa sarıp tekrar izleyeceğim. Ve arkada çalan o mükemmel şarkı bu filmin belki de en güzel parçasıydı.

"Bu şarkıyı seni düşünerek, senin için yazdım."

"Chan yapma. Tekrar ağlamak istemiyorum." dedim zor da olsa alaycı bir gülümsemeyle. Gözyaşlarımı tutmak için verdiğim çaba şu ana kadar ki, en zor sınavımdı. Uzanıp çekmecesinden bir şey çıkardı. Başta anlayamamıştım ne olduğunu. Daha sonra gördüm siyah kaplı kutuyu. Görebilmem için açarak parmaklarımın arasına doğru tuttu. Gökyüzüne benzeyen o kolye benim hayatımda gördüğüm en güzel şeydi. Bu görüntüye arka planda eşlik eden Chan'ın da mırıldanarak söylediği şarkı...

Bakışlarım güzel gözleriyle birleşti. Belki de bakmaya kıyamayacağım o güzel gözleri büyük bir sevgiyle doğruca bana bakıyorlardı. Şarkıyı eşlik edişini seyrettim, tam da gözlerimin içine bakarken.

''Senin kadar parlayan hiçbir yıldız yok. Gece gökyüzünü ve senin gözlerini düşünüyorum.''

Şarkı son bulduğunda bir süre daha sessizce o kahveleri izledim. Daha sonra kolyeye kaymıştı bakışlarım. Parmak uçlarım nazikçe kolyenin üzerinde gezdi. Sanki dokunsam bir şey olacakmış gibi hissediyordum. O kadar kırılgan bir andı ki, ben sanırım aynı o kolye gibi dokunsalar kırılacakmışım gibi hissediyordum. Kolyeden parmaklarımı çekerek tekrar gözlerimi Chan'ın gözleriyle buluşurdum.

Forsake & Forget / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin