✨Part 1 : I Hate To Admit✨
~2 Haziran 2025~
Suratımın yalanması ve deli gibi ağrıyan başımla gözlerimi araladım. Sonata'yı üstümden ittirerek doğruldum. Bütün yüzüm salyaları içindeydi. Resmen yüzümü yıkamama bile gerek kalmamıştı. Yine de odamdan çıkarak doğruca banyoya yüzümü yıkamaya gitmiştim. Yüzüme vurduğum soğuk su iyi gelmişti. Kafamı kaldırıp bir süre berbat gözüken yüzüme baktım. Gözaltlarım çökmüştü. Yaklaşık iki aydır düzgün de beslenmediğimden biraz kilo vermiştim. Gözlerimi kapatan sarı perçemlerime baktım. Minho çok kötü gözüküyor gerekçesiyle geçen hafta zorla diplerimi boyattırmıştı. Neymiş göz zevkine zarar veriyormuşum. Ellerimi kıvırcık olan saçlarımda gezdirdim. Bu görüntüyü pek sevdiğimi söylemezdim. Minho beni her gördüğünde kıvırcık saçlarımı övse de beni ikna etmeyi henüz başaramamıştı.''Bir kendini sokaklardan toplatmadığın kalmıştı, yıkık herif.''
Benimle bütün sevgisini paylaşan biricik arkadaşıma göz devirdikten sonra hızlıca yanından geçip aşağı kata mutfağa inmiştim. Masanın üstünde duran bir adet ağrı kesici ve suya baktım. 'Seviyorsun işte beni pislik herif.' Çatlayan başımı yatıştırması için ilacı içtikten sonra ikinci can dostum olan kahve makinasının yanında bittim. Onu da ayarladıktan sonra mutfağa gelen Minho'yu görecek şekilde kendimi tezgaha yaslamıştım. O da karşımdaki masaya oturmuş, telefonunu kurcalıyordu.
''Beni sen mi eve getirdin?''
Sorduğum soruya karşılık yüzünü telefondan kaldırmadan sadece kafa sallamıştı.
''Anladım.''
Aslında beni almaya gelme gibi bir huyu yoktu, tabii benim de dışarıda sızma gibi. Nerede olduğumu tahmin ettiğinden gelip beni almış olabilirdi ama neden bunu yapmıştı ki?
''Dışarıda sızdığımı nasıl anladın? Sen beni kontrol etmeye falan gelmezsin normalde.''
Minho konuşmanın devam edeceğini anlayarak elindeki telefonu masaya bırakıp bana odaklanmıştı. Yanımda demlenen kahveyi işaret etti.
''Kahve koy da, gel. Anlatayım.''
Raftan iki fincan alarak sıcacık ve mükemmel kokan kahveyi içlerine doldurdum. Başımın ağrısı hala geçmediğinden ara ara yüzümü asarak Minho'nun önünde yerimi aldım. Kahvemden bir yudum alırken bakışlarım konuşmasını beklediğim arkadaşımın üstündeydi.
''Seungmin aradı beni. Gelip seni almam için.''
Biraz hafızamı zorlamaya çalıştım. Seungmin diye birini tanımıyordum ki. Dün gecede en son önümde kaç bira var onu sayıyordum. Puf... aklımda başka hiçbir şey yoktu. Kesik kesik hatırladığım bazı anlar vardı. Yanımda biri var mıydı ki? Gülümseyen bir çocuk vardı sanki ama emin değilim.
''Hiçbir şey hatırlamıyorum ki. Off... Bu sefer çok içmiş olmalıyım.''
Minho gülerek kafa salladı. Aslında gülmesi ilginç gelmişti. Şu an beni düştüğüm halden kaynaklı azarlıyor olması gerekirken sanki bilmediğim bir şey olmuş gibi bıyık altından sırıtıyordu.
''Bilmediğim bir şey mi oldu, Min?''
Minho önce bir kahkaha attı ardından kahvesinden keyifli bir yudum almıştı. Şerefsiz herif bu kadar keyiflendiğine göre kesin bir şey olmalıydı. Tek kelime bile etmeden sırıttığı her saniye benim tepemin daha da atmasına sebep oluyordu.
''Konuşsana!''
Öfkelenmem onu mutlu etmiş olmalı ki gülerek oturduğu yerden kalkıp buzdolabının önüne kadar ilerledi. Kapağına birkaç kez vurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forsake & Forget / Chanmin
FanficSöz yazarı olan Christopher Bang, şarkı yazamadığı buhranlı bir dönemden geçmektedir. Müzik listesinde gezerken üç yıl önce yazdığı bir şarkıya denk gelir. Şarkıyı seslendiren şarkıcının sesi resmen büyülenmesine sebep olmuştur. Hızlıca şarkının çık...