19. ✨ Gitmeliydi ve Bitmeliydi... 🥀

68 16 65
                                    

Chan

~5 Ocak 2026~

I Hate To Admit: Ünlü söz yazarı ve bestekar Christopher Bang yılların ardından sessizliğini bozdu. Kendi sesiyle ilk şarkısını yayımladı.

Bu şekilde atılan gördüğüm kaçıncı başlıktı bu, doğrusu pek bilmiyorum. Herkes şarkı yayımlayacağım günü beklemişti. Tabii, kimse bilmiyordu bu şarkının kalbimin çaresiz çığlıkları olduğunu. Yakın çevrem hariç herkes beni tebrik etmişti. Sesimin ne kadar güzel olduğundan bahsetmişti. Basitti bu kadar. Onlar için duygusal bir müziğin üzerine yazılmış birkaç sözden ibaretti sonuçta. Çaresizliğim o kadar canımı yakıyordu ki, aklımdan tek bir şey geçiyordu.

Seungmin şarkımı dinledi mi? O da duydu mu çığlıklarımı? Umurunda olduğumdan bile şüpheliydim. Zaten beni aldatan birini neden bu kadar umursadığımı da bilmiyorum. Ya da kimi kandırıyorum ki? Bal gibi de biliyorum.

Mantığım onun beni aldattığı gerçeğini her daim hatırlatsa da aciz kalbim hala onu arzuluyordu. Hala onu özlüyordu. Sahte olduğunu bilse de gülümsemelerini özlüyordu.

Seviyordu onu. Hala ilk günkü gibi delicesine seviyordu.

Evdeyim. Yatağımda uzanmış öylece tavanı izliyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Yani ne yapabilirim ki? Seungmin beni bırakalı tam 96 gün olmuştu. Doğrusu günleri saydığımı söyleyemem sadece aklımdan çıkmıyorlar. Her güne farkında bile olmadan Seungmin gideli kaç gün oldu diyerek uyanıyorum.

İyileşmek istiyorum ama bir yandan da canım yansa da Seungmin'i kalbimden atmaktan, onu unutmaktan korkuyorum. Birlikte geçirdiğimiz anların benim için güzel bir anı olarak kaldığı o günleri görmek istemiyorum. Sadece, bana gülümseyen yüzünü düşündüğüm de kalbimde oluşan sızı onun sıcaklığını hissetmeme sebep oluyor. Sanırım bu bir hastalık yani psikologum bunun böyle olduğunu söylemişti. O hastalık kelimesini tercih etmemişti ama durum bu. Zamanla geçer demişti.

Ben geçsin istemiyorum. Yanlış belki de biliyorum. Lanet olsun her şeyin doğrusunu mantığım bir bir önüme seriyor ama istemiyorum işte. Bu kadar basit. Mantığım ne derse desin, kalbim yaşadığı kaybın yasını tutmak istiyor. O çektiği acıyı unutmak istemiyor.

Seungmin'i unutmak istemiyor.

Kapımın çalmasıyla bakışlarım oraya dönmedi çünkü kimin geldiğini de pek umursamıyordum. Yine de kısa bir an sonra yatağıma oturan bedene bakmam gerekmişti.

"Nasılsın abi?"

"İyiyim. sen nasılsın, Lix?"

O alışkın olduğum sarı saçları kısacık kesilmiş ve açık kahveye boyanmıştı. Felix saçlarını çok severdi. Yeni dizisi için falan imaj değiştirmiş olmalı diye düşündüm. Muhtemelen üzülmüştür.

"Saçların çok güzel olmuş."

Yüzü hafif asılmış birkaç saç tutamıyla oynamıştı. Düşündüğüm gibi saçlarını kestiği için üzülmüştü. Yatağımda dikleşerek sırtımı başlığına dayadım. Biraz öne doğru eğilerek saçlarını karıştırdım.

"Sen her halinle yakışıklısın, ufaklığım ama artık sana gün ışığım diyemeyeceğim sanırım. Ne demeliyim? Gün batımı nasıl?"

Gülmeye başlamıştı. Onu üzgün görmek beni de üzdüğünden gülümsemesi içimi ferahlatıyordu.

"Gün batımı he." Düşünüyormuş gibi uzaklara daldı. Ardından kocaman gülümsemesiyle tekrar bana döndü. "Senin saçlarını boyarsak sen gün ışığı olabilirsin bence. Şu an kibrite benziyorsun abi."

Forsake & Forget / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin