11. 🥀 Duyguların Cinsiyeti Yoktur

54 15 15
                                    

🥀Part 2 : Stars And Raindrops🥀

~~

İyileşmek isterken daha da dibe sürüklenmek nasıl hissettirir, biliyor musun? Ellerini ve ayaklarını bağlayarak bir sandalyeye oturtulduğunu düşün. Biri kafana poşet geçirmiş ve sen nefes almak için çırpınıyorsun. Kurtulmak istediğin her an daha derin nefesler alarak kendini sona biraz daha yaklaştırırsın. Çaresiz çırpınışların, seni daha da dibe sürükler, ta ki nefesin tükenip geriye artık baş edemeyeceğin bir acı kalana kadar.

Benim ne ellerim bağlıydı ne de ayaklarım ama kafama geçirilen poşet nefes almamı engelliyordu. Ne o poşeti kafamdan çıkarmak için serbest olan ellerimin ne de kaçmak için hazır olan ayaklarımın farkındaydım. Kendi kendimi ölüme hapsediyordum. Başıma gelen her şeye kendim sebep oluyordum. Kendi kıyametimde kendimi boğarak, küçük bir çocuk gibi sızlanıp ağlıyordum.

~~

~28 Haziran 2025~

Gördüğüm kabustan dolayı geçirdiğim krizin üzerinden tam bir hafta geçmişti. Bu sefer evde kalmayı tercih etmiştim. Jisung'un zoruyla ilaçlarımı da kullanmaya devam ediyordum. Kendimi çok daha iyi hissediyordum ama tam olarak iyi hissetmek gibi de değildi. İçim boşmuş gibi bir his... Kötü hissetmiyordum ama o da sadece ilaçların etkisiydi. Bıraktığım anda eski halime dönecektim.

Bu geçirdiğim atağın öncekinden tek farkı bu süreçte Chan'ı görmek istememiştim. Yalnız kalarak bir şeyleri kendim çözmek istiyordum. Duyduğum sesle bakışlarım mutfak masama bıraktığım telefonuma döndü. Çoğu zaman düşünürken gerçeklikten kopsam da bu tarz durumlar beni kendime getiriyordu. Kapanmadan önce arayanı görebilmek için hızlı adımlarla telefonumun yanına geçtim. Apartmanın güvenliği arıyordu.

"Bay Kim, merhaba. Bir bayan var burada. Sizi görmek için gelmiş. İsmi Kim Hyun Jae."

Bir an tereddüt etsem de tek bir kelime ile cevap verebilmiştim.

"Gönderebilirsiniz."

Garip hissetmiştim. Ablam beni görmeye mi gelmişti? Bunca yılın ardından ilk defa beni görmeye gelmişti. Güvenlikten göndermesini istemiştim ama ne diyeceğimi de nasıl davranmam gerektiğini de bilmiyordum. Belki birazcık da heyecanlanmıştım. Kapının önünde ileri geri yürümem biraz da stres yaptığımı gösteriyordu. Kapı çaldı. Bekledim bir süre. Gülümsemeli miydim? Ya da sadece açıp içeri girmesini mi beklemeliydim? Hafif bir tebessümle açtım kapıyı. Yüzünde şaşkın bir ifadeyle beni süzmüştü. Baktığınız da bana çok benzerdi. Beline kadar uzanan siyah saçları ve bembeyaz cildi gerçekten kadın idoller kadar güzel gözükmesini sağlıyordu. Onu görmeyeli pek değişmemişti. Mesela şaşırdığında kocaman açılan, gülümsediğinde ise ince bir çizgiye dönüşen gözleri hala aynıydı.

"Minnie, çok büyümüşsün."

Elimi kafama götürüp saçlarımın arasında gezdirdim.

"Şey, sanırım büyüdüm. Yani, sen de çok güzelleşmişsin, abla."

Yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirip içeriyi işaret etti. Özlediğim sıcak bir gülümseme...

"Ablanı kapıda bırakmayacaksın umarım."

"Ahh... çok özür dilerim. Girsene."

Kenara çekilmemle içeri girmişti. Bakışlarının evimi incelediğini görebiliyordum. Yaşadığım yere ilk defa geliyordu. Beni de en son üç yıl önce görmüştü zaten. Salondaki koltuklardan birine oturdu. Ben de tam karşısına oturdum.

Forsake & Forget / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin