17. ✨ Anneme Benzemekten Korktum

84 16 29
                                    

✨Part 1 : I Hate To Admit✨

Evimizin önünde duran çardağa doğru yürüdüm. Attığım her adımda soğuk zemin biraz da olsa ürpermeme sebep oluyordu. Yine de üşüyor olmam pek umrumda değildi. Çardağa oturduktan sonra bacaklarımı kendime doğru çekerek kollarımı sardım. Eylül ayının sonu olduğundan hava baya bir soğuktu. Benim üstümde ise ince bir tshirt ve siyah bir eşofman vardı.

Eve girmek istememiştim. Bakışlarım boş sokakta gezdi. Biraz önceki yaşadıklarımız çok anlamsızdı. Saçının teline zarar gelmesinden korktuğum, yüzü asılsa karalar bağladığım kişiyi biraz önce evimden göndermiştim. Çok değil, bir hafta önce bana bunu yapacağımı söyleseler, bunu duyduğumda saatlerce gülerdim.

Telefonumu da evde bırakmıştım. Zaten Seungmin'i arayacak yüzüm de yoktu. Sokağa giren arabanın kör edici ışıklarıyla gözlerimi kıstım. Gelenin kim olduğunu anlamak için bir süre takip ettim. Bizim kapının önünde durduğunda anlamıştım. Minho gelmiş olmalıydı. Kapının açılmasıyla canım arkadaşımla göz göze geldik. Aslında beni görmesi biraz sürer diye ummuştum ama bazen dilekleriniz gerçekleşmiyor. Bakışları çıplak kollarımda gezdi ardından da çorap bile giymediğim ayaklarımda sabitlendi. Çatılan kaşları, hem sinirlendiğini hem de ne yapmaya çalıştığımı anlayamadığını gösteriyordu.

"Abi, yarı çıplak ne yapıyorsun burada? Problemli küçük ergenlere döndün iyice." Yanıma kadar gelmiş, üzerindeki montu sırtıma örtüp karşıma oturmuştu. Eve girelim demiyordu çünkü ben istemediğim sürece bunu yapmayacağımı biliyordu. Ne kadar alaycı davransada bir sıkıntım olduğunu anlamıştı.

"Eve girmek istemedim."

"Neden girmek istemedin, peki? Hem Seungmin yok mu?"

"Yok, kovdum onu."

Söylediğim şeyle havalanan kaşlarına güldüm. İşte yaptığım hareket gerçekten bu kadar aptalcaydı. Minho da benim kadar aptal olduğundan, muhtemelen beni anlardı ama burada Minho değil Felix olsaydı asla çenesinden kurtulamazdım.

"Ne demek kovdun?"

"Biz kavga ettik. Ben de sinirlenince onu kırarım diye korktum. Şimdi gitmesinin daha iyi olacağını söyledim."

Minho kalkıp yanıma oturdu. Arada soğuktan titrediğimi fark etmiş olmalıydı. Kollarını bana sardı sıkıca.

"Abi üşüyorsun. Biliyorum içeri girmek istemeyeceksin ama en azından gel üstümüze kalın bir şeyler giyelim. Arka bahçede otururuz sonra."

Kafa salladım hafifçe. Kendimi pek umursamıyordum ama Minho'nun üşümesini istemiyordum. Onun dediği gibi yapıp üzerime daha kalın kıyafetler giydim. Ben giyinmekle uğraşırken Minho da kahve demlemişti. Çok iyi düşünmüş doğrusu. Bu soğukta sıcak bir kahve eşliğinde yaptığım salaklığı anlatmak keyifli olurdu. Mutfaktan geçerken kahvemi de alıp Minho'nun oturduğu koltuğa çöktüm. Kendimi kötü hissettiğim zamanlarda hep cenin pozisyonunda otururdum. Bundan kaynaklı aynı pozisyonu kaçıncı olduğunu bilmeden bir defa daha aldım. Bakışlarım Minho'ya döndü. Yüzünü inceledim. Onunda bu sıralar pek keyfi yoktu ama dostluk görevimi biraz aksattığımdan kaynaklı hiç soramamıştım.

"Minnie, sen iyi misin?"

"Konu nasıl bana geldi acaba yalın ayak Christopher?" Alaycı bir ifadeyle gülerek söylemişti. Belli ki pek anlatası yoktu ama şu an başkasının hikayesini duymaya ihtiyacım vardı. Bencillikse bencillik, üzgünüm.

"Bir süredir seninle ilgilenemedim. Farkındayım canın sıkkın. Anlat abine. Kimseye anlatmadığını biliyorum. İçinde tutmak insana yük olur. Bari sen anlat, Minnie." Son cümlemi acı bir tebessümle söylemiştim. Kahvemden bir yudum aldım. Minho da hafifçe gülümsedi.

Forsake & Forget / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin