09. ✨ Neden?

156 22 53
                                    

✨Part 1 : I Hate To Admit✨

Gözlerimi açtığımda başım deli gibi ağrıyordu. Kafamı ovuşturarak bir süre tavanı izledim. Bakışlarımı çevrede gezdirdim. Salonda uyuyordum. Kafamın altında bir yastık, üstümde de ince bir pike seriliydi. Sızmış olmalıydım yine.

Elimi alnıma vurup kısa bir süre kendime kızdım. Geceyi düşünmeye çalışıyordum. En son Seungmin'in omzuna kafamı yaslamıştım. Orada uyuya kalmış olmalıyım. Bir anda hatırladığım şey koltukta doğrulmamı ve kocaman açılmış gözlerle çevreme bakmama sebep olmuştu.

"Sevgilim olmak ister misin?"

Masada duran su ve yanındaki ilacı görünce Seungmin'in evde olmadığını anlamıştım. Tanrım cevap bile vermeden sızmıştım resmen. Suyun yanında duran küçük not kağıdını elime aldım. Seungmin bana not bırakmıştı.

"Uykucuuu... sızdın yine. Hahahaha. Ben şirkete gidiyorum. Kapıyı kitlemeyi unutma. Geri vermek için anahtarı yanında getirdiğine eminim."

Kağıdı katlayıp cebime koydum. Çatlayan başımı yatıştırmak için ilacı içtikten sonra soğuk suyla yüzümü yıkayıp evden çıktım. Alkol yüzünden şu an kendimi berbat hissediyordum. Yemek görsem kusacak durumdaydım. Ani bir kararla arabayı şirkete sürmeye karar vermiştim. Şirketin terasına çıkıp kahve içmek istiyordum. Tam da istediğim gibi olmuştu. Kimseyle karşılaşmadan terasa çıkmayı başarmıştım. Cebimden telefonumu çıkarıp Minho'ya kısa bir mesaj attım.

"Kahve al."

Bir kaç saniyenin ardından cevap gelmişti.

"Terasta mısın?" İşte benim zeki kardeşim.

"Evet, terastayım. Beş dakika içinde kahvemle birlikte burada olmazsan, kendimi aşağı atarım.😌"

Seungmin'i arasam mı onu düşünüyordum. Bir şey demem gerekiyordu. Kısa bir tereddütün ardından rehberden numarasını bulup telefonu kulağıma götürdüm.

"Channie, naber? Bu kadar erken uyanmazsın diye düşünmüştüm."

Görmese de göz devirmiştim. Saat öğlen ikiye geliyordu. Dalga geçiyordu yine benimle.

"Öyle oldu biraz. Erken kalkayım dedim."

Kahkahasını dinledim. Onun gülmesi benim tekrar kafamın bulanmasını sağlıyordu. Neden bu kadar güzel gülüyordu? Suç sayılmalıydı bu gülüşü.

"Tutuklusunuz, Kim Seungmin."

"Nedenmiş?"

"Aklımı başımdan alıyorsunuz çünkü. Ayrıca o gülümsemenin ruhsatı falan var mı? Silah resmen. Kalbimden vuruldum. Kan kaybediyorum."

"Oooo ... yazar Chan'ımızın kilidi açılmış. Bunlar ne kadar demode iltifatlar. Yaşlı mısın sen? Dur şunu söylemeyi unuttun. Düşerken çok canın yandı mı? Meleğim ya ben."

Gülerek söylediği cümlelere ben de gülerek eşlik etmiştim. Bunları başkasına söylesem bana aşık olurdu bir kere. Hiç de yaşlı cümleler falan değildi.

"Bir sürü insan benim şarkılarımla aşk acısı çekiyor, Seungmin. Unutma." Kendimden emin bir ses tonuyla konuşmuştum. Kulağa biraz egoistçe de gelmiş olabilir tabii.

"İnsanlara acı çektirmeyi acilen bırakmalısın, Christopher."

"Dedi, üç yıl sonra benim şarkımı seslendiren şarkıcı."

Forsake & Forget / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin