ZEHİRLİ KUĞU
08.04.202415. Bölüm: Trabzon Güneşi
"Senin doğduğun yer bana hep güneş."
: ̗̀➛ ˗ˏˋ Yüksek Dağlara Doğru, Koliva 'ˎ˗
🦢🪷
Kendi evimden uzak, hatta çok uzak yerlere gitmek konusunda hep endişe etmiştim. Konfor alanımdan çıkmayı sevmiyordum, güvenli bölgemde yaşamak işime geliyordu.
İzmir'i seviyordum, bir şekilde orada doğmasam, oralı olmasam veya orada büyümesem, oraya gidecekmişim, yolum oraya düşecekmiş gibi hissediyordum.
Olup olabileceğim en uzak yerdeydim, fazlasıyla doğudaydım. Bir zamanlar, üniversite için kafam karışıkken asker olma fikrini değerlendirmiştim. Sınava girmiştim, puanım da yetmişti ama tercih yapmadım.
Çünkü Damla benden uzak olmaya dayanamayacağını söyledi, beni kaybetme ihtimaline deliriyordu. Olmayan kız kardeşimdi çünkü. Şimdi ise aramıza mesafelerin girmiş olması kalbimi çok kırıyordu.
Yine de her şeyden sıkıldığım o dönem gerçekten ciddiydi. Teğmen olacaktım, doğuya giderdim belki. Her şeyin daha da tehlikeli bir boyuta ulaştığı o sınıra.
Sonra gastronomi yazdım. Aşçı olma fikri çok güzel görünmüştü. İleride Şef olurdum, kendi küçük mekanımı açar ve konfor alanımdan çıkmazdım.
Ta ki karşıma Ali Selim çıkana kadar. Şimdi onun için konfor alanımdan çıkmış, evimden, güvenli saydığım alanımdan çok uzaktaydım. Kilometreleri geride bırakmıştım ve kendimi doğayla iç içe olan o şehirde, Trabzon'da bulmuştum.
Trabzon bile benim gelişime şaşkın olsa gerek, hava güneşliydi. Ali Selim buna aldanmamam gerektiğini söylemişti çünkü on dakika sonra bile yağmur yağabilirdi. Yine de mutluydum, uçaktan indiğimizde de, bavullarımızı alırken de.
Anneme indiğime dair mesajlar ve fotoğraflar yolladım. Ali Selim de kendi ailesiyle konuşmuştu, abisi bizi gelip alacaktı. Dışarıya bir adım attığımızda temiz havayı içime çektim. Burada olmak, havamı bile değiştirmişti.
"Seni kendi memleketimde görmek..." Tuttuğu elimi kaldırdı ve bir öpücük kondurdu. "Çok güzelsin." Gülümsememi bastırmak için dudaklarımı ısırdım. "Sus, Ali!"
Omuzlarını silkti, "Yanlış bir şey mi söyledim?" Cevap veremedim, onun yerine bakışlarımı etrafta gezdirdim. Ondan kaçtığımı pekala iyi biliyordu ama bu konu hakkında yorum yapmadı.
Ona yetememekten endişe ediyordum. Bir gün geldiğinde ve bana olan ilgisini kaybettiğinde ona olan bağlılığım yüzünden, delireceğimi düşünüyordum. Ne yapacaktım ben? Beni delirtiyordu, delicesine kendine çekiyor ve adeta mühürlüyordu. Kaçmak imkansızdı. İnkar? Zihnim asla susmuyordu.
"İşte abim gelmiş." Ben de onun olduğu tarafa döndüğümde, siyah bir arabanın önünde duran, Ali Selim'in yıllar sonraki haliymiş gibi duran adamı gördüm. Fark etmemek imkansızdı, bu benzerlik korkunç olsa gerekti.
Ali Selim yaşlandığında böyle mi olacaktı? Onu bu haldeyken görebilecek miydim? Emindim ki o zaman bile çok çekici ve yakışıklı olmaya devam ederdi.
Abisi bizi gördüğünde ve neşeyle el salladığında, Ali Selim de aynısını yaptı. O tarafa doğru yürümeye başladığında ben de onunla birlikte yürümeye başladım.
Biz yaklaşırken abisinin yanında küçük bir beden belirdi. Bu onun yeğeni olmalıydı, heyecanla bize bakıyordu. Onlara bir hayli yaklaştığımızda elimi elinden çekmeye çalıştım, saygıdan. Yine de bırakmadı ve abisiyle karşı karşıya geldiğinde bile elim ellerinin arasındayken abisine tek eliyle sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİRLİ KUĞU
ChickLitGastronomi öğrencisi olmanın birinci kuralı, yaptığınız yemeği ne kadar çok kişiye tattırırsanız ve ne kadar çok fikir, eleştiri alırsanız her seferinde daha iyi bir iş çıkarmanızdı. "Zehirlenmem değil mi?" Cık'ladım, "O kadarcık şeyden zehirleneceğ...