ZEHİRLİ KUĞU
02.03.2024Bölüm 8: Parlayan Kuğu
"Geçmiş ve geçmemiş günler. Acısı taze kalan güller."
Kuğu bebekleri ağlamaz.
: ̗̀➛ ˗ˏˋ Aklımda Bir Kördüğüm, Second 'ˎ˗
🦢🪷
Nereden başlayacağımı bilmediğim günlerden birindeydim. Haftanın son günü olduğu için mutluydum ama keyfim yerinde değildi ve hep somurtuyordum. Fakültede yalnız başıma takılıyordum.
Özellikle her gün kötü insanların yüzünü görmek beni daha da kötü hissettiriyordu.
Kulaklığımı takmış fakülte binasından çıktıktan sonra otoparka doğru yürümeye başlamıştım. Artık eve gitmek istiyordum çünkü koca bir hafta gözümde büyüdükçe büyümüştü.
Eve en hızlı şekilde gelebilmem için annem arabayı bana vermişti. Ona da olanları anlattığımda çok sinirlenmişti ama boş vermem gerektiğini her seferinde hatırlatmıştı. Herkes öyle söylüyordu, yine de kolay değildi. Bir anda beklemediğim yerlerden darbe yemiştim.
"Kuğu bebeği!" Normalde kulaklık takılı olduğu için duymamam lazımdı ama şans eseri müziğin geçiş kısmında duymuştum. Bu hitap şekli bana aitti. Kuğu. Benim asla olamayacağım bir şekilde zarifti.
Ağır ağır arkamı döndüğümde bana koşar adımlarla gelen Ali Selim'i gördüm. Zor bir günden sonra onu burada görmek beni şaşırtmıştı. Evde olması gerekmiyor muydu?
"Sen nereden çıktın?" Etrafa bakındım ama onun yanında olan kimse yoktu. Tek başınaydı. Buraya nasıl gelmişti? Neden evde değildi?
O kadar koşmasına rağmen hiç yorulmamış gibi bir adım ötemde durduğunda genişçe gülümsedi. "Selam," kendime engel olamadan gülüşüne, basit ve yorgun bir gülümsemeyle karşılık verdim.
"Selam," ardından kaşlarım çatıldı. "Sen burada ne arıyorsun? Neden evde değilsin?" Gözlerim onu taradı ama fazla dikkat edemedim çünkü son zamanlarda bakışlarım da beni yansıtmıyordu.
Elindeki kağıtları işaret etti. "Projemi teslim etmek zorundaydım. Hemen geldim ve gidiyorum. Senin çıktığını da görünce eşlik etmek istedim." Başımı salladım. Hastayken bile insanlara rahat yoktu. Sırf proje için bizim evden okula kadar gelmişti. Yol da yakın değildi, kim bilir belki de yolda başına bir şey gelebilirdi.
Koskoca, yirmi bir yaşında adam. Aynen, kesin başına bir şey gelirdi. Aptal düşüncelerimi kovdum.
"Arabayla geldim," elimle epey uzak olan otoparkı işaret ettim. "Yol çok uzun sürmez, gidelim hadi." Bir şey demeden yanımda yürümeye başladı.
"Ehliyetin var mı?"
"Yok," diyerek güldüm. "Kaçak sürüyorum, şansa." Derin bir nefes aldım, ardından bıraktım. Karşıdan ciddi biri gibi durmuyor muydum ya? Gayet de güzel ehliyetim vardı.
"Senden beklerim," başımı anladım dercesine salladım. Demek öyle, Selim Bey. "Ehliyet almadan önce de kullanıyordum zaten. Ama yok, merak etme ehliyetim var." Hiçbir zaman da yakalanmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİRLİ KUĞU
ChickLitGastronomi öğrencisi olmanın birinci kuralı, yaptığınız yemeği ne kadar çok kişiye tattırırsanız ve ne kadar çok fikir, eleştiri alırsanız her seferinde daha iyi bir iş çıkarmanızdı. "Zehirlenmem değil mi?" Cık'ladım, "O kadarcık şeyden zehirleneceğ...