ZEHİRLİ KUĞU
11.05.202426. Bölüm: Paletteki Ruh
"Renksiz ruhuna bir kova dolusu boya sürsen ne fayda içindeki onu karaya boyadıkça."
: ̗̀➛ ˗ˏˋ Dobro Vecer, Farazi 'ˎ˗
🦢🪷
Ben; Beren Kuyu. Eskilerin Kuğu Bebeği. Acılarımla baş etmeyi çok küçük yaşta öğrendim, bunlarla yaşamayı ise daha da küçük yaşta.
Bazen acıların boyundan büyük hâle gelir, seni yer bitirirdi. Aynı şekilde oldum, acılarım beni yendi ve son âna kadar bir umut bekledim, bir çare. Belki de birini.
O kişi hiç gelmedi, aslında geldi. Geldi ama bu, tahmin ettiğim kişi değildi. Hiç tanımadığım biri tuttu elimden, güvenip güvenmemem gerektiğini bile düşünmedim. O sırada bunu düşünecek durumda zaten değildim, bir süredir yaşadığıma dair hiçbir şey hissetmediğim için bunun da yaşamın normlarından biri olduğunu düşündüm.
Kendimi hiç olmadığım kadar çaresiz ve yalnız hissettim. Kimsem yoktu artık. Kimsesizdim bu Dünya'da. Güzeller güzeli annem gitmiş, beni tek bırakmıştı bu acımasız Dünya'da.
Neden anne, neden bunu yaptın bana?
"Başka yakının yok mu?" Kelime zihnime birkaç saniye sonra ulaştı ve algılamam da aynı şekilde uzun sürdü. Kelimeleri düşündüm, ne demem gerektiğini düşündüm. Bu zamana kadar bilip öğrendiğim her şey geçti aklımdan.
Duygularımın köreldiği o noktadaydım sanırım, zihnimden birçok şey geçiyordu ama hiçbiri dudaklarımın arasından çıkmıyordu.
"Anneannem annemin haberini alınca kalp krizi geçirmiş, bir süredir yoğun bakımda. Dedem de onun yanında, dayımlar bana bakmak istedi ama ben istemedim. Arada gelip giden oluyordu. Birde annemin yeni eşi vardı..." bekledim. "Askerdi o da."
Elime verdiği bir bardak sıcak kahve, sadece eski ânılarımı bana hatırlatmaktan başka bir işe yaramadı. Bir de ellerim ısınmıştı, hiç ısınmıyorlardı normalde. Çok soğuklardı ama genel olarak vücudum da öyle olduğu için sorgulamıyordum.
"Nerede askerlik yapıyormuş, rütbesi ne? İstersen ona ulaşabilirim."
Duruldum, o kimdi ki bana bakacaktı? Beni birkaç aydır tanıyan bir adamdan başka bir şey değildi. Annemle çok kısa bir süre evli kalmıştı, belki bir ay bile zar zor. Beni istemezdi, kimse beni istemezdi.
"Binbaşıymış ama hayır, kapıya geldi, onu da geri çevirdim." Ne olursa olsun bana yardıma gelmiş ve teselli etmişti, fazla görememiştim ama onu. En az benim kadar yıkılmıştı ama asla, asla benim hissettiklerimi hissedemezdi. Bir günde yaşadığım duygu yüklemelerini başka bir insan muhtemelen kaldıramazdı. Ben kaldırmış mıydım ki?
"Ne okuyordun?" Ellerini saçlarımda hissettim, kısa zaman önce kısa kestirdiğim saçlarım. Çünkü artık onlar da sinirimi bozmaya başlamıştı, elimde olsa köküne kadar keserdim.
Kahvemden ufak bir yudum aldım, yaşayacak mıydım bundan sonra yoksa hayatıma bir ruhtan farksız mı devam edecektim?
"Gastronomi." Bakışlarım elimdeki kahveye kaydı, ardından ellerime. Bu eller hep bıçak kesiği doluydu çünkü kendime yemek yapmaya çalışırken ellerimi kesmiştim, çok titriyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİRLİ KUĞU
ChickLitGastronomi öğrencisi olmanın birinci kuralı, yaptığınız yemeği ne kadar çok kişiye tattırırsanız ve ne kadar çok fikir, eleştiri alırsanız her seferinde daha iyi bir iş çıkarmanızdı. "Zehirlenmem değil mi?" Cık'ladım, "O kadarcık şeyden zehirleneceğ...