Yaklaşık bir aydır görevdeydiler. Pusat, silahıyla ilgilenen Poyraz'a döndü. Aralarındaki husumet çok sebepsizdi ama yine de Pusat ondan nefret ediyordu.
Aziz ise kendi kendine şarkı mırıldanıyordu. "Lan Aziz!" Aziz anında kafasını Murat'a çevirdi. "Ne var?" Murat işaret parmağını dudağına götürdü. "Karga gibi sesin var, sus lan artık." Sedat, Murat'ın bu söylediğine güldü sessizce. "Sedat komik mi kardeşim?"
Sedat net bir cevap verdi. "Evet." Aziz başka bir şey demedi.
Poyraz uzun sessizliğini bozdu sonunda. "Şu karşı da bir yer var sanki." Pusat gösterdiği yere baktı.
Kısa bir yürüyüşten sonra kulübe tarzı yere girdiler. Pusat eliyle komut verip ilerlemeye başladı.
Odaya girerken silahını hazır tutuyordu. Kimse yoktu. Poyraz'ın sesi duyuldu. "Pusat, gelsene buraya." Pusat, Poyraz'ın bulunduğu odaya girdi.
Yerde iki tane leş vardı. Cesetlerin kıyafetleri çıkarılmıştı ve göğüs kısımlarına bırakılmış bir işaret vardı.
S yazıyordu. İki cesette de aynı işaret vardı. "Bu ne lan?" Pusat bu iğrenç görüntüye biraz daha yakından bakmak için eğildi.
"Kim yapmış bunu?" Pusat tekrar ayağa kalktı. "Sarp." Poyraz şaşkınca cesetlere baktı. "Amacı neymiş?" Pusat'ın cevabı yine hızlıydı. "Aklı sıra uyarı veriyor şerefsiz." Kısa bir süre kimseden ses çıkmadı.
🌺
Sarp, yeni sigara paketini açarken fazla heyecanlıydı. İstanbul'a dönmüştü. Takip edildiğini fark etmişti ve aynı zamanda araştırması gereken birisi vardı.
Kapısı yavaşça açıldı ve içeriye bir adam girdi. "Hazır efendim." Önüne dosyayı bırakıp geride durdu. Sarp sigarasını dudaklarının arasına sıkıştırıp önündeki dosyayı açtı ve adam bildiklerini anlatmaya başladı.
"Ceylan Su Taşkın; yaş yirmi dört, Şırnak'ta,küçük bir köyde,öğretmenlik yapıyor. Annesi bu sene içinde vefat etmiş. Bir kız kardeşi var."
Sarp önünde duran fotoğrafa uzun bir süre baktı. "Güzel bir kadınmış." Adam bir şey söylemedi. Sigarasından çektiği dumanı üfledi.
"Tamam yeterli. Gerisini ben öğrenirim." Adam başını eğip dışarıya çıktı.
Uzun bir süre düşündü. Nasıl ulaşacaktı bu kadına?
Sarp, onu bir piyon olarak görüyordu. Bir çıkış yolu gibiydi onun için. Atacağı her adımda öne sürebileceği biriydi Ceylan artık.
Babasına olanlar umurunda bile değildi. Hatta keşke çok daha önceden öldürselerdi onu.
Sarp ise onun oğlu olarak değil, annesinin oğlu olarak bu dünyada var olmuştu.
Her şeyi bir kenara bırakıp Ceylan'ı yanına çekmenin bir yolunu bulmaya çalıştı.
🌺
Elimde poşetlerle askeriyeye doğru ilerliyordum. Bahçesine girdiğim anda içeride duran askerleri gördüm. "Merhaba, bir şey sorabilir miyim?" Asker ilgiyle bana döndü. "Pusat Turan Ulu-" Anında sözümü kesti.
"Gelmediler hâlâ." Suratım düştü. Asker benden uzaklaşırken orta yaşlarda bir adam bana doğru gelmeye başladı. "Öğretmen Ceylan değil mi?" Kafamı salladım. Bana elini uzattı. "Albay Çakır Korkmaz."
Tanıştıktan sonra elimdeki poşete baktı. "Gelmediler henüz. Bana ver istersen ben iletirim." Poşeti kendime çektim. "Yok teşekkürler. Geldiğinde ben veririm." Albay bir şey söylemedi. Geri gidecekken onu durdurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Hayatı Mı?
RandomCeylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak için geldiği bu yerde hiç beklemediği garip olaylar olmaya başlar. Peki Ceylan kendisini bu olaylardan nasıl kurtaracaktır? Dışarıdan her ne k...