"Zeytinyağlı yiyemem aman." Müge teyze şarkı söyleyerek kahvaltı hazırlıyordu. "Günaydın." Beni görünce şaşırdı. "Kızım daha çok erken, neden uyandın?"
Saçlarımı topladım. "Alışkınım ben erken uyanmaya." Önündeki salatalıklara baktım. Fırından güzel kokular geliyordu. "Fırında börek vardı kızım. Zahmet olmazsa çıkarır mısın onları?"
Bu kadını yiyip bitirmek istiyordum. Fırına gidip börek tepsisini çıkardım. Çok güzel kokuyordu.
"Bak şimdi, Pusat kokuyu aldığı gibi gelecek." Bu söylediğinin üstünden bir dakika geçmeden gözleri kapalı bir şekilde Pusat geldi. "Börek, börek kokuyor." Gülmeye başladım. "Günaydın!" Mutfakta beni görünce yüzünde aptal bir sırıtma oluştu.
Sonra hızlıca yanıma geldi. Dudaklarını yanağıma bastırdığı an mutfaktan içeriye Bahadır amca girdi. "Sal lan şu kızı!" Bahadır amca bana gülümsedi. "Günaydın Ceylan kızım."
Pusat'ın tüm moralleri bozulmuştu. Çaktırmadan işaret parmağından tuttum. Tekrar yüzüne baktığımda güldüğünü gördüm.
"Bugün Ceylan kızımı gezmeye götür. Akşama sürpriz yapacağım size." Bahadır amca keyifliydi. "Ben tahmin edebiliyorum." Pusat bıkmış bir ifadeyle bana döndü. "Güzelim, kahvaltını yaptıktan sonra çıkalım." Kafamı sallayıp masaya oturdum.
Hep beraber güzelce kahvaltı yaptıktan sonra giyinmek için odama gittim.
Üstüme açık pembe, üzerinde küçük papatyalar olan, uzun bir elbise giydim.
Yanımda getirdiğim maşa ile hafifçe saçlarımı şekillendirdim. Son olarak hafif bir makyajla bitirip odadan çıktım. Aşağıya inip Pusat'ın yanına geçtim. Üzerinde lacivert bir gömlek vardı. Müge teyze karşımda dua okuyordu. "Tü tü maşallah. Çok güzelsiniz. Allah'ım kem gözlerden korusun sizi."
Pusat elimi sıkıca tuttu ve evden çıktık. Arabaya bindiğimiz an yaklaşıp sertçe dudağımdan öptü. "Babam, malum." Tam tekrar öpecekken arabanın ön camında elinde hortum ile Bahadır amca belirdi.
Yapmacık bir öksürükle ön camı ıslattı. Pusat arabayı çalıştırıp bahçeden çıktı. "Sanırım babanın sana garezi var." Somurttu. "Evet, var." Şaşkınca ona döndüm. "O ne demek?" Ana yola çıktığımızda anlatmaya başladı.
"Küçükken anneme çok düşkündüm ben. Hiç baş başa bırakmazdım onları. Bir gün pat diye odalarına dalmıştım. Aklı sıra intikam alıyor." Çok sesli bir kahkaha attım. "Hak etmişsin." Kaşlarını çatıp bana döndü.
"Biraz da seni sevdi sanırım." Anlamamıştım. "Babam seni öz kızı gibi görüyor artık." Bu beni daha çok güldürdü.
"Gül sen gül." Yaklaşık yarım saat sonra geldiğimiz yere büyülenmiş gibi baktım.
Pusat'ın beni getirdiği ilk yer Anıtkabir'di. Arabayı park etti ve inip beni aldı. "Kendim inerdim." Pusat güldü. "Gel bakalım." El ele bir şekilde Anıtkabir'e doğru ilerledik.
"Daha önce gelmiş miydin?" Pusat'ın sorusuna cevap veremedim. Gerçek anlamda etkilenmiştim. Damarlarımda akan kanın Türk kanı olduğunu fazlasıyla hissediyordum.
"Güzelim?" Ona döndüm. "İlk, ilk kez geliyorum." Pusat gülümsedi. "Çok etkilenmişe benziyorsun?" Gerçekten de çok etkilenmiştim. "Gelmeye hiç fırsatım olmamıştı. Şuan içimdeki duyguyu nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum." Dudaklarını şakağımda hissettim.
"Güzel bebeğim benim."
Anıtkabir'in mermer basamaklarını tırmanırken kalbimde bir hüzün, gözlerimde bir saygı vardı. Burası, bir milletin bağımsızlık aşkının simgesiydi. Her adımda, bu toprakları bize vatan kılanların fedakarlıkları düşüncelerimi daha çok dolduruyordu. Daha çok saygı duyuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Hayatı Mı?
De TodoCeylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak için geldiği bu yerde hiç beklemediği garip olaylar olmaya başlar. Peki Ceylan kendisini bu olaylardan nasıl kurtaracaktır? Dışarıdan her ne k...