Sedat'ın cenaze töreni yapıldıktan bir hafta sonra babaannemle birlikte Demet ablanın evindeydik. Babaannem onunla ilgileniyordu. Didem ise evdeki küçük çocuklar etkilenmesin diye onları alıp dışarıya götürmüştü.
Mutfakta hazırladığım çorbanın altını kapattım. Bir kaseye sıcak çorbadan koyup Demet ablaya götürdüm. Gözlerime baktı. Gözleriyle bana teşekkür ediyordu. "Azucuk iç hadi kizum." Babaannemin ısrar etmesini kabul etmedi. Babaanneme baktım.
"Babaanne sen git, ben hallederim." Zorla da olsa ikna olmuştu. Demet ablanın yanına oturdum. Omzunu sıvazladım.
"Ceylan..." Bir haftadan beri ilk defa konuşuyordu. Ağlamaktan çökmüş, zayıflamıştı. "Bana, bana karnıyarık yapabilir misin?" Bu isteğine önce şaşırdım.
"Sedat'ım çok severdi." Yutkunamadım. "Y-yaparım." Gözlerinde yaşlarla gülümsedi. "Teşekkür ederim..." Saçlarımı okşadı. "Hadi birkaç kaşık bundan iç. Söz gidip yapacağım." Ona doğru uzattığım kaşığa baktı.
Sonunda biraz çorba içmişti. Çorbadan sonra yavaşça kafasını yastığa koydum. Yorgunlukla gözleri kapandı. Gözleri kapalıyken bile gözyaşları akmaya devam ediyordu.
Yavaşça yanından kalkıp mutfağa gittim. Yemeği yaparken bir yandan da Pusat'ı düşünüyordum.
Cenazeden sonra onu bir daha görmemiştim. Ne hâlde olduğunu bile bilmiyordum. Şırnak'a dönmüştü.
Telefonumu çıkarıp Pusat'ı aradım. Uzun bir süre çaldı fakat açan olmadı. Demet ablayı böyle bırakmak istemiyordum ama Pusat'ı da çok merak etmiştim.
Yemeği hazırlayıp tekrar oturma odasına geçtim. Televizyonluğun kenarlarında duran fotoğraflara gözüm kaydı. Hepsinde Sedat vardı.
Ölüm acısını çok iyi bilirdim. Ama evlat acısı çok başka bir şeydi.
Arada uykusunda titreyen kadına baktım. Bir gün içinde tüm mutluluğu çekilmişti.
Yüksek bir sesle telefonum çaldı. "Pusat!" Boğuk ses tonu telefonun diğer ucundan gelince bir nebze rahatladım.
"Ceylan'ım..." Mutfağa geçtim. "İyi misin?" Ses gelmedi önce. "Neredesin?" Sorusuyla afalladım. "Demet ablanın yanındayım." Derin bir nefes aldı. "Sana ihtiyacım var." Gözlerim doldu. Uzun zamandır bunu demesini bekliyordum.
"Sana sarılmaya ihtiyacım var." Fırını kapattım. "Geleceğim. En kısa sürede döneceğim Şırnak'a."
Uzun bir sessizlikten sonra iç çekmesini duydum. "Ben seni sonra arayacağım." Telefonu kapatıp içeriye girdim. Demet abla uyanmış, öylece oturuyordu.
"Eline sağlık, çok güzel koktu." Kokusunu almıştı. Evin kapısı yavaşça açıldı. Didem gelmişti. Çocuklar içeriye doluştu.
"Ceylan abla, biz acıktık." İki küçük çocuğa baktım. "Hemen getiriyorum." Didem'de bana yardıma geldi. "Nasıl oldu?" Karnıyarığı tabaklara paylaştırırken Didem'e cevap verdim. "Çorba içti. Karnıyarık istedi." Yutkundum.
"Biraz uyudu ama hâlâ arada dalıp gidiyor." Didem düşündü. "Bende seninle kalayım. İlaçlık bir durum var mı diye kontrol ederim." Kafamı salladım.
Çocuklar yemek yerken Demet ablanın yanına gittim yeniden. Elimdeki çatalla ona da uzattım. Önce tereddüt etse de yavaşça yemeğe başladı.
"Çok güzel olmuş..." Gözleri doldu. Didem endişeli bakışlarını Demet ablanın üzerinde gezdirdi. "İstediğin başka bir şey var mı?" Kafasını iki yana salladı.
"Sen git artık, yordum seni de." Saçlarını okşadım. "Saçmalama Demet abla, ne yorulması? Ne zaman bir şey istersen ara beni. Hemen gelirim."
Yaşlı gözlerle bana sarıldı. "Teşekkür ederim..." Ben de ona sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Hayatı Mı?
RandomCeylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak için geldiği bu yerde hiç beklemediği garip olaylar olmaya başlar. Peki Ceylan kendisini bu olaylardan nasıl kurtaracaktır? Dışarıdan her ne k...