62. Bölüm

1.7K 139 55
                                    

"Yapamazsın Fezai. Ablasına çok düşkün." Sigarasını tüttüren Fezai, Asaf'a baktı. "Hayır, değil. Küçük bir yakınlaşma da bırakır Ceylan'ı."

Asaf bunu istemiyordu. Birkaç sene önce tanışmıştı Fezai ile. Dostlukları ilerlemişti. Son zamanlarda ise kızı Ceylan'a olan nefretini fazlasıyla dile getirmişti.

Asaf ise gereksiz yere Ceylan'a daha yakın hissediyordu. Ona karşı bir sempati beslemişti. "Ne yaptı sana?" Fezai sigarasını küllüğe bastırıp ofisin camının önüne gitti. Dışarıyı izlerken içinde büyüyen nefreti durdurmadı.

"Hiçbir şey." Asaf bunu anlamıyordu. "O zaman neden ona bu kadar nefret besliyorsun? O da senin kızın." Fezai sertçe arkasına dönüp arkadaşına baktı.

"BANA ONU KORUYUP DURMA!" Asaf'ta sinirlenmişti. "İki kardeşi birbirine düşüremezsin. Bu senin ne yararına olacak?" Fezai sadece güldü.

"Ayça, benim küçük piyonum." Önündeki satranç taşlarına uzanıp piyonu tuttu. Küçük küçük hareketlerle diğer taşları atlayıp şaha doğru ilerledi.

"Ve şah ise Ceylan." Piyonla tek bir darbe vurup şahı yere düşürdü. "Ceylan'ın Ayça'ya olan güveni onu bitirecek. Ben ise ondan daha çabuk kurtulacağım."

Asaf yutkunamadı bile. Bir insan kendi kanından olan birine nasıl bu kadar nefret besleyebilirdi?

Asaf'ın ise gözü şahın bulunduğu yerin yanındaki vezire takıldı.

Asaf'ın tek isteği vezirin onu korumasıydı. Veziri ise o ortamda sadece o tanıyordu.

"Ayça kabul etmezse ne yapacaksın?" Fezai dik bir duruş sergiledi. "Kabul edecek. Ayça Taşkın, babasına çok düşkündür."

Yüzünde sinsi bir gülümseme ile odadan çıktı. Asaf odada tek başına kalırken yerde duran şaha gözü takıldı.

Eğilip onu yerden aldı ve bakmaya başladı. Gözünde Ceylan'ın yüzü canlandı. Tanımadığı birine nasıl bu kadar sempati besleyebilirdi?

Taşı elinde iyice sıktı ve ceketinin iç cebine sakladı korumak istercesine.

Asaf o gün kendine bir söz verdi. Ceylan yaşayacaktı.

Ceylan'ın canına karşılık kendi canı...

🌺

"Ablacığım." Ayça bana doğru şirin şirin gelmeye başladı. "Çıkar bakalım ağzındaki baklayı." Güldü. "Biz şey..." Beklemeye başladım. Kahvaltı masasında kalan kişiler bize döndü. "Ben devam edeyim istersen?" Aziz'e baktım. Ağzıma attığım peyniri yutarken bu seferde Aziz'i dinlemeye başladım.

"Çok özel bir şeyse..." Ayça kafasını iki yana salladı. "Buradakiler bilse bir şey olmaz." Diyecekleri şeyi tahmin etsem de bir şey demedim.

"Biz Aziz ile..." Pusat güldü. "Vay amına koyayım, çok şaşırdım!" Ona döndüm. "Pardon sevgilim." Tekrar Ayça'ya baktım. "Aziz ile?" Aziz devam etti. "Ben Ayça'yı seviyorum." İşte bunu bekliyordum. Sert durmaya çalıştım.

"Bende Ayça'yı seviyorum." Masadakiler gülmeye başladı. Biraz daha onlarla uğraşma kararı aldım. "Abla öyle değil." Poyraz lafa atladı. "Hamile misin kızım, neyin açıklamasını yapmaya çalışıyorsun bir saattir?" Gözlerim kocaman açıldı.

"Pardon yenge." Aziz'e baktım. "Çok mu seviyorsun?" Duruşu dikleşti. "Evet." Omuz silktim. "Bende çok seviyorum." Ayça kolumu çekiştirdi. "Abla!" Güldüm. "Tamam tamam."

İkisine baktım. "Benden ne istiyorsunuz peki?" Ayça sırıttı. "Sen benim ailemsin. Bunu bilmen gerekiyor." Gelip bana sarıldı. Aziz'de kalkıp elimi öpüp başına koydu.

Köy Hayatı Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin