"Burada üç yaşında." Pusat'ın küçüklük fotoğraflarına bakıyorduk.
Elinde erimiş bir çikolata tutuyordu. Ağzının tamamı çikolata olmuştu. Kehribar gözleri o zaman bile aynı bakıyordu. Çok tatlı görünüyordu. Yüzümde aptal bir sırıtma ile fotoğrafa bakmaya devam ettim.
Pusat ve Bahadır amca ellerinde poşetlerle pazardan dönmüşlerdi. "Ne yapıyorsunuz?" Pusat'ın merak dolu sorusuna Müge anne cevap verdi. "Senin çocukluk fotoğraflarına bakıyoruz." Elimdeki fotoğrafa eğilip baktı.
Mutfağa gidip poşetleri bıraktıktan sonra ikisi de geri geldi.
Elime bir CD geldi. "Bu ne?" Müge anne elimdekine baktı. "Pusat'ın ilk adımları." Bahadır amca kalkıp CD televizyona taktı. Video cızırtılı bir sesle başladı.
Ellerimi çenemin altına yaslayıp videoyu izlemeye başladım. "Pusat! Buradayım oğlum!" Bahadır amcanın sesi duyuluyordu.
Ekranda tombul yanaklı bir Pusat vardı. Güldüm. "Gel oğlum." Mutfaktan Müge anne çıktı. Elinde bezelyelerle koltuğa oturdu. "Yorma oğlumu Bahadır." Pusat titreyen bacaklarıyla koltuktan destek alarak Bahadır amcaya döndü. "Ne yorması Müge'm? Asker olacak benim oğlum. Alışsın şimdiden."
Pusat'a döndüm. Bana bakıyordu. Ona gülüp tekrar videoya döndüm.
Pusat kendini bırakıp ayakta durdu. Bir adım, iki adım ve pat! Yere düşmüştü. Tam Bahadır amca onu kaldırmak için uzanırken Pusat asla ağlamadan kendi kendine ayağa kalktı. Olduğu yerde iki adım daha atıp kendini Bahadır amcanın kollarına bıraktı.
Bahadır amcanın yüksek sesli kahkahası duyuldu ekranda. Orada olmayı çok isterdim. Daha sonra video bitiyordu.
Şu kısacık video bile bir aileyi güçlendirmeye yetiyordu. "Çok tatlısın." Pusat bana gülüp saçımı okşadı.
Sohbetimiz bittikten sonra odama çıktım. Pusat'ta tabi ki arkamdan geldi. "Ceylan'ım..." Gelip saçlarımdan öptü. "Yola çıkma zamanımız geldi." Çenemi göğsüne yaslayıp yüzüne baktım.
"Gerçekten mi? Çok çabuk geçti..." Üzüldüğümü görünce yüzümdeki benlerin üzerine küçük küçük öpücükler bıraktı.
Çapkınca gülümsedi. "Zaten kısa bir süre sonra yine görüşeceğiz." Onun sözleri yanaklarıma sıcaklığın hücum etmesine neden oldu.
"O zaman ben eşyalarımı toplayayım." Kafasını salladı. Odadan çıkınca geriye kafamdaki düşünceler ve ben kaldı.
🌺
Bol ağlamalı bir vedalaşmadan sonra yola çıkmıştık. Yola çıkalı yedi saat oluyordu ve benim hâlâ gözlerim dolu doluydu.
"Ceylan'ım, ağlamaktan gözün çıkacak. Yine görüşeceksiniz." Dudağımı büzdüm. "Ben vedaları hiç sevmem." Gözlerimi sildim.
"Yavrum benim." Kafamı tutup kendine çekti ve saçlarımdan öptü. Burnumu çektim. "Yakınlarda benzinlik var mı?" Navigasyona baktı. "Var, neden?" Utana sıkıla konuştum. "Çişim geldi."
Gülmeye başladı. "Dururuz orada."
Kısa bir süre sonra Pusat benzinlikte durdu. O benzin alırken ben koştura koştura tuvalete gittim. Çıktıktan sonra marketin içini gezmeye başladım.
İki tane çikolata alıp kasaya gittim. İki takım elbiseli adam ödeme yapıyordu. Bir tanesi arkasını dönünce yine babamı gördüm. Her yerde karşıma çıkıp duruyordu.
Yanındaki adamda arkasını döndü. Beyaz saçları ve bal rengi gözleriyle bana tek bir kişinin yüzünü hatırlatıyordu.
Sarp Doğu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Hayatı Mı?
LosoweCeylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak için geldiği bu yerde hiç beklemediği garip olaylar olmaya başlar. Peki Ceylan kendisini bu olaylardan nasıl kurtaracaktır? Dışarıdan her ne k...