Uzun zaman sonra geçirdiğim en huzurlu geceyi geçirmiştim. Her ne kadar gece, üç kere atılarak uyansam bile iyi bir uyku olmuştu.
Odamın camından dışarıya baktım. Çatı katında, küçük ve tatlı bir odaydı. İçinde küçüklükten kalma oyuncak bebeklerim vardı. Odamın kapısı tıklatıldı. "Gel." Hızlıca içeriye dayımın kızı, Didem, girdi.
Arkasından da erkek kardeşi Fırat girdi. "Ceylan abla!" Fırat üstüme atlamıştı anında. Koskocaman olmuştu.
Didem, Fırat'ı ensesinden geriye çekip bana sarıldı. "Hoş geldin." Buraya gelmemin nedeni de biraz da buydu.
Didem, psikologtu. Bu yüzden bana en çok yardım edebilecek kişi oydu.
Biraz birlikte vakit geçirdikten sonra aşağı indik. Mısır ekmeğinin kokusu tüm mutfağı ele geçirmişti. "Günaydın Balkız Hatun!" Anneannemin yanağına derin bir öpücük kondurdum. "Uy benum cuzel kizum."
Yandan babaannemin yakınan sesi geldi. "Bilmeysin sen." Anneannem ona göz devirdi. Mısır ekmeğini yapmak istemiş, anneannem ona izin vermemişti anlaşılan. "Gideyrum ben." Babaannem mutfaktan çıkınca asıl assolist mutfağa girdi.
Yengem. Pembe, pofuduklu terliği ve omzundaki kırmızı şalı ile gelmişti. "Uy bu cuzel kadın kimdur?" Bana gülümseyip hızlıca sarıldı. "Hoş geldin Ceylan'ım." Belki de ailede en sevdiğim kişiydi yengem. Doğum günlerimde bana seksi gecelikler alsa da yenge yengeydi. Sert bir esneme ile içeriye Ayça girdi.
"Ayça!" Fırat, Ayça ile birlikte büyümüştü ve onu kardeşi gibi severdi. "Fırat!" Hızlı bir sarılmadan sonra hep birlikte kahvaltıyı koyduk.
Masada bulunmayan tek kişi ise babaannemdi. Kenarda oturmuş bize trip atıyordu. "Ne oldi sağa?" Gidip sertçe yanağından öptüm. "Yemeyeceğum." Salatalığını yiyen anneannemin sesi duyuldu. "Poh yiyesun emi?" Ayça yüksek sesli bir kahkaha attı.
"Babaanne hadi gel birlikte kahvaltı edelim. Bir daha ne zaman görüşeceğiz?" Gözüme baktı. "Çok israr ettun geleyum bari." Yavaşça masaya geçip oturunca bende tekrar kahvaltıma döndüm.
Kapının çalmasıyla tekrar ayaklandım. "Ben bakarım." Hızlı adımlarla gidip kapıyı açınca karşımda Civan'ı gördüm.
Civan, küçüklükten beri bana olan aşkı asla azalmayan komşunun oğluydu. Benden kısa ve bir yaş küçüktü. "Ceylan, hoş geldun." Nasıl her seferinde geldiğimi anlıyordu bilmiyordum. O içeriye geçince bende arkasından ilerledim.
Civan'da kahvaltı sofrasına oturdu. Herkes elindeki çayı dudağına götürürken bir bana, bir Civan'a bakıyordu. Arada uzun bir sessizlik oluştu. "Bugün çay toplamağa gideceğuz." Ayça hemen ayaklandı. "Size kolay gelsin o zaman." O sofradan kaçarcasına ayrılınca tekrar sessizlik oluşmuştu. Bu sessizliği ise benim telefonumun melodisi bölmüştü. Arayan kişi ise saçma bir şekilde Pusat'tı. Sesini kapatınca anneannem hemen atıldı. "Açsana kizum." Beni zorlayınca ikinci kez arayan Pusat'ın aramasına cevap verdim.
"Ne oldu?" Tüm salon ayıplayan bakışlarını bana çevirdi. "Hiç." Gülme sesi geldi. "Bir şey yoksa kapatıyorum." Pusat hemen beni durdurdu. "Cama çıksana bir yüzünü göreyim." Hızlı adımlarla cama ilerleyip perdeyi araladım. Aşağıda duruyordu.
Kafasını cama çevirince perdeyi hemen kapattım. Gizli bir alanda konuşmak için odama gittim. "Ne işin var senin burada?" Odada bir oraya bir buraya gidip gelmeye başlamıştım. "Seni görmeye geldim." Sinirlenmeye başlamıştım. "Dalga mı geçiyorsun sen benimle?" Gülüş sesi kulaklarımı doldurdu. "Beni içeri almayacak mısın?" Burun kemerimi sıktım. "Hayır. Git buradan."
Telefonu yüzüne kapattım. Biraz daha odamda nefes alışverişleri yapıp tekrar oturma odasına döndüğümde gördüğüm görüntü şaşırmama sebep olmuştu. Pusat eve girmişti. "Sen nasıl girdin?" En can alıcısından bir sırıtış gönderdi bana. "Sen kapıyı açmayınca yengen açtı." Yengeme döndüm. Yanıma yaklaşıp kulağıma fısıldadı. "Kaçırma bu çocuğu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Hayatı Mı?
De TodoCeylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak için geldiği bu yerde hiç beklemediği garip olaylar olmaya başlar. Peki Ceylan kendisini bu olaylardan nasıl kurtaracaktır? Dışarıdan her ne k...