"Günaydın abla." Ayça'nın alay dolu sesi kulağıma geldi ilk anda. "Ne günaydını?" Etrafa baktım. Sabah olmuştu. "Ben kaç saattir uyuyorum?" Ayça kahkaha attı. "Dün geceden beri baygınsın sen." Gözlerim açıldı. "Şaka mı yapıyorsun?" Kafasını iki yana salladı. En son Tuna ile Pusat'ı ayırmaya çalışıyordum.
"Pusat abi iyi geçirmiş Tuna'ya." Ayça, Tuna'ya asla abi demezdi. Çünkü kendisinden nefret ediyordu. "Burnu sargıdaydı en son." Toparlandım. Valizlerin içinden giyebileceğim bir şeyler çıkardım ve dışarıya çıktım. Sabahın erken saatleri olduğu için kimse yoktu. "Ayça ben bir yere kadar gidip geliyorum." Bir şey demedi.
Tuna'nın çadırına doğru ilerledim. İçeriye girmedim. Burada olmam çok saçmaydı. "Tuna?" İçeriye seslendikten belki de iki saniye sonra, burnu bandajlı bir şekilde içeriden Tuna çıktı. "Ceylan? Bir şey mi oldu?" Yüzüne baktım. "Yok sadece dün olanlardan sonra burnun yerinde mi diye bakmaya geldim." İnanmaz gibi güldü. "Beni merak mı ettin?" Etmemiştim. "Hayır, seni neden merak edeyim?" Daha çok güldü. Kollarını göğsünde birleştirdi. Gözleri arkamda bir yere yarım saniyeliğine çevrildi ve tekrar bana döndü. "O zaman buraya neden geldin?" Gözlerimi devirdim. "Gelmedim say." Tam arkamı dönüp gidecekken kolumdan tuttu. "Tamam gitme. Uzun zamandır böyle konuşmamıştık."
Kolumu kendime çektim. "Bana dokunmanı istemiyorum." Morali bozulmuştu anında. "Ceylan, arkadaş da mı olamayız? Ben gerçekten çok pişmanım. Seni çok özledim."
Kalbim yumuşadığı an beynim onu durdurmuştu. "Yapacağın şeylerin sonuçlarını düşünmeden hareket etmemelisin. Sana bunu hep söylerdim, Tuna." Gözleri, gözlerime çevrildi. "Ben gerçekten çok pişmanım Ceylan. Özür dilerim. Ne olursa olsun, seni hep seviyor olacağım."
Alayla gülümsedim. "Benim sana sevgim kalmadı Tuna." Tuna ise buna inanmıyor gibiydi. "Beni hiç mi sevmedin? Bu kadar kolay bitiremeyiz. Biz evlenmek üzereydik!" Sinirle yüzüne baktım. "Ben seni hep sevdim." Şaşırarak yüzüme baktı. "O zaman neden tekrar denemiyoruz?" Çünkü artık sevmiyordum. "Bizden olmaz Tuna. Biz eskide kaldık." Tuna uzatmaya devam ediyordu. "Ceylan biz birbirimize bağlıyız." Gözleri tekrar arkamda bir yere döndü. "Ben senin ilk aşkınım. İstesen de istemesen de beni asla unutamazsın."
Daha fazla konuşmak istemiyordum bu konuyu. Arkamı döndüğümde Pusat ile karşılaştım. Sigarasını uzun bir süre içine çekti. Gözlerindeki bakış duygusuzdu. Hafif tebessümle yüzüne bakıyordum. Hiçbir şey yapmadı. Sigarasını gözlerimin içine bakarak söndürdü ve yere fırlattı. Yavaş adımlarla arkasına dönüp gitti.
Tuna en başından beri onun orada olduğunu biliyordu. Bu sohbeti bilerek başlatmıştı. Hızlı adımlarla arkasından yürüdüm. "Pusat!" Boyu uzun olduğundan adımları da fazlasıyla büyüktü. Yetişmek için arkasından koşturuyordum.
"Pusat, bekle." Aniden durunca sırtına çarptım. Sırtı duvar gibi sertti. Sert çarpsam kesin kafam kırılırdı. "Ne istiyorsun?" Bu çıkışı beklemiyordum. "Şey, sohbet etmek ister misin?" Ne diyordum ben? Durduk yere kurduğum bu cümle onu şaşırtmıştı. Daha sonra ise bakışları tekrardan sertleşti. "Sen kimsin ki seninle sohbet edeceğim?" Duyduğum cümle sanki kalbimi ortadan ikiye ayırmıştı.
"Ben yanlış bir şey mi yaptım?" İçim burkulmuştu. "Tanımadığım bir öğretmen bana nasıl yanlış bir şey yapabilir?" Bugün fazlasıyla kırıcıydı. "Ama sen bana yakın davranınca-" Anında sözümü kesti. "İki sohbet ettik diye yakın mı olduk öğretmen? Bir askerin, bir öğretmenle ne işi olabilir?" Yutkundum. "Özür dilerim." Gözleri birkaç saniyeliğine titreyen ellerime döndü. "Önemli bir şey yoksa gidiyorum." Hiçbir şey diyemedim. Arkasını dönüp gitti.
Elimi kalbime koydum. Çok acıyordu. Bilmeden kötü bir şey mi yapmıştım? Neden bana böyle davranıyordu? Tuna ile aramızdaki sohbete mi sinirlenmişti? Ama ona neydi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Hayatı Mı?
De TodoCeylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak için geldiği bu yerde hiç beklemediği garip olaylar olmaya başlar. Peki Ceylan kendisini bu olaylardan nasıl kurtaracaktır? Dışarıdan her ne k...