"Biz dünyaya gelmeden
Her yeri düşman almış.
Atatürk düşmanları,
Yurdumuzdan çıkarmış
23 Nisan günü
Meclis kuruldu diye,
Büyük bayram verilmiş
Çocuklara hediye.
Gülelim eğlenelim
Kutlayalım bayramı
Verelim hep el ele
Yükseltelim vatanı."Mihriban şiirini okuduktan sonra tüm alkışlar etrafı sarmıştı. Bugün 23 Nisan'dı. Biz ise uzun zamandır bu güne hazırlanıyorduk. Üstümde uzun, pembe elbisemle mutlu mutlu onları izliyordum. Hepsini yiyesim geliyordu.
Sıra ise Mustafa'ya gelmişti. Ondan bunu yapmasını ben istemiştim. Heyecanla etrafı izlemeye başladı. Gözleri bana döndü. Sert bir alkış tuttum. Benden sonra Pusat'ta alkışlamaya başladı. "Yaparsın!" Mustafa bize gülümseyip derin bir nefes aldı.
"S-sana armağan etti,
Ata b-bu güzel g-günü,
23 Nisan bu-bugün,
Ço-ço-cuk Bayramı günü.
Sevin, o-oyna, gez, dolaş,
Senin bayramın b-ugün.
Bay-rağı sev arkadaş.
Da-dalgalandıkça ö-öğün."O bitirdikten sonra önce çok derin bir sessizlik oldu. Elimi dudaklarıma götürüp sert bir ıslık çaldım. Aynı şeyi Pusat'ta yaptı. Bizden sonra ise tüm köy alkışlamaya başladı. Mustafa gülümseyerek bana bakıyordu. O kürsüden inince koştura koştura ben gittim.
"Sırada ise zeybek gösterimiz var. İyi seyirler!" Pusat'ın gözleri üstümde dolaşırken sırayla öğrencilerim geldi. Şarkıyı açıp dizilmelerini bekledim.
Onlar yavaş yavaş başlarken ben kenardan gururla onlara bakıyordum. Öğrencilerimin velileri ise onları videoya çekiyordu. Pusat'a döndüm. Göz göze gelince bana göz kırpıp tekrar gösteriye döndü.
Erkekler dizlerini yere kaparken hepsine tek tek baktım. Kız öğrencilerimin ise cilveli bir şekilde süzülmeleri beni daha çok heyecanlandırmıştı. Dayanamayıp bende oynamaya başlayacaktım. Benden önce Poyraz ayaklandı. Didem'in oturduğu sandalyenin tam önünde o da oynamaya başladı. Didem yarı şaşkın bir şekilde onu izliyordu. Gözlerinde ise bu sefer nefret değil, hayranlık vardı.
Poyraz oynamaya devam ederken Didem'de yavaşça ayaklandı. Poyraz, hiç bozmadan yere çöküp elini sertçe yere vurdu. Didem'de karşısında süzülüyordu.
Ben şok olmuş bir şekilde onları izlerken şarkı bitti ve çok yüksek sesli alkışlar gelmeye başladı. Didem ve Poyraz arasındaki bakışma daha anlamlı olmaya başladı. Dalgınlığı bir kenara bırakıp tekrar kürsüye çıktım. "Bizi izlediğiniz için çok teşekkür ederiz!"
Tekrar alkışlar geldi ve gösteri orada son buldu. "Siz uçmuşsunuz." Ayça'nın dalga geçer ses tonuyla Didem, gerçek dünyaya döndü ve tekrar kaşlarını çattı. "Ne alaka ya? Zeybek seviyorum. Dayanamadım." Poyraz ise fazla rahat görünüyordu. "Bana hayır diyemedi." Didem tam kavga başlatacakken onları durdurdum. "Yeter! Bugün benim çocuklarımın günü. Bir kişi bile kavga etmeyecek." Herkes sustu.
Genel olarak beni dinlerlerdi. Çünkü aralarında en sözü geçen kişi bendim. Onlar ayrılınca öğrencilerime döndüm. "Siz harikasınız!" Kollarımı iki yana açınca hepsi kucağıma atıldı. "Güzel oynadım mı öğretmenim?" Gülüp Hasan'ın saçlarını okşadım. "Çok güzeldi. Hepiniz çok iyiydiniz." Mihriban, Hasan'a göz devirdi. "Siz hâlâ barışmadınız mı?" Hasan, Mihriban'a baktı. "Barışmak isteyen kim?" Annesi gelip Hasan'ın kulağına yapıştı.
"Özür dile demedim mi ben sana?" Hasan isteksizce Mihriban'a döndü. "Of, özür dilerim." Mihriban biraz trip attıktan sonra annesinin bakışlarından korkup Hasan'a döndü. "Bende." Resmi bir şekilde el sıkışıp ayrıldılar.
Daha sonra ise herkes evlerine dağıldı. Öğrencilerim ile birlikte etrafı toparlıyorduk. "Ceylan." Maria hızlıca gelip yanağıma sert bir öpücük kondurdu. "Ne oluyor?" Gözlerini üzerime dikti. "Öylesine." Şaşkınca ona baktım. Ardından da koştura koştura Ayça geldi. "Ablam!" O da sertçe yanağımdan öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köy Hayatı Mı?
RandomCeylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak için geldiği bu yerde hiç beklemediği garip olaylar olmaya başlar. Peki Ceylan kendisini bu olaylardan nasıl kurtaracaktır? Dışarıdan her ne k...