Ertesi gün odadan hiç çıkmak istememiştim. Sabah kahvaltısına ve öğlen yemeğine inmemiştim. Dün gördüğüm kabus beni tetiklemişti. Aklımdan hiç çıkmayan anılar yine bana hatırlatılmıştı. Kapım çalınca gözlerim yorgunlukla kapıya döndü. Kapının aralığından kahverengi saçlar görmemle kaşlarım çatılır gibi oldu.
"Ben geldim."
Kapıyı kapatıp yanıma gelmiş elindeki elmayı ve meyve suyunu bana uzatmıştı.
"Bunlar ne hyung?"
"Yemek yediğini görmedim. Bu yüzden bunları getirdim."
"İstemiyorum, teşekkürler."
Üzerimdeki pikeyi biraz daha yüzüme çekeceğim sırada tutup beni durdurdu.
"Dün rüyanda ne gördün bilmiyorum ama... Bu yüzden yemeklerini aksatma lütfen."
Bir süre gözlerim yüzünde gezdi. Yüzünü inceledim. Kalın dudakları iki kenara kıvrılmış bir şekilde gülümsüyor, gülümsemesinden dolayı kahverengi çekik gözleri biraz kısılmış gözünün altındaki ben kaybolmuş gibi görünüyordu. Kahverengi saçlarının ön tutamlarından bir kaçı alnına düşüp orayı gölgelendirmişti.
"Hyung..."
Ne diyeceğimi bilmiyordum ama öylece dudaklarımdan dökülmüştü.
"Evet?"
Sertçe yutkunup yatakta doğruldum. Havada kalan elinden elma ve meyvesuyunu aldım.
"Teşekkürler."
Gülümsemesi genişleyince gözleri kapanır gibi kısılmıştı. Bende ona karşı buruk bir şekilde gülümsemiştim.
"Ye hadi bakalım."
Diyerek bir eliyle saçlarımı karıştırınca öylece kala kalmıştım. Daha önce... Kimse saçlarıma bu niyetle dokunmamıştı. Şaşkınca ona bakarken yüzündeki gülümseme biraz azaldı. Ama yerini yine de koruyordu.
"Bir şey mi oldu?"
Kafamı olumsuz şekilde salladım. O da kafasını sallayıp yatağın ayak ucuna oturmuştu. Elimdeki elmayı kucağıma bırakıp meyvesuyunun pipetini alıp takmıştım. Yavaşça bir yudum aldım ve zar zor yutkundum.
"Hastalığını öğrendin mi?"
Kafamı olumsuz şekilde sallamıştım. O da ellerini arkaya yaslayıp ağırlığını ellerine vermiş ve sol omuzunun üzerinden bana dönmüştü.
"Gerçi daha yeni bir ay olacak..."
"Sen peki?"
Şaşkınlıkla bana bakmıştı.
"Ben ne?"
"Ne zamandır buradasın?"
Kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı.
"Neden şaşırdın? Ters bir şey mi sordum?"
Dedim kaşlarımı hafif çatıp.
"Hayır, ilk defa bana kendi isteğin doğrultusunda soru sorup sohbeti yürüttün o yüzden şaşırdım."
Demişti gülümseyerek. Bende dudaklarımı birbirine bastırıp bir süre ona baktım.
"Soruma cevap yok mu...?"
Sesim normalden daha kısık çıkmıştı.
"Var elbette, iki aydır buradayım ben."
"İsteyerek mi geldin buraya...?"
Sonlara doğru sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı.
"Yani... Hem evet hem hayır."
"Nasıl yani?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Betrayal-HyunLix- +18
Fanfiction"Gözlerin bile yalan söylediği bu cihanda sana nasıl güvenebilirim..?" "Güven bana, sana güvenin rahat kollarını tattıracağım." Ölmüş iki ruhun gece dansıydı bizim aşkımız. Gece kusurlarımızı örter, bizi temiz gösterirdi. Şafak sökene kadar ettiğimi...