Fırtına öncesi sessizlik bitti. Bahar çiçeklerini tek tek döktü. Etraf renksizleşti. İşte şimdi fırtına herkesi helak edecek...
Bir kaç ay geçmişti. Koca bir kaç ay. Hyunjin'in hallerini anlamakta güçlük çekiyordum. Tuhaf davranıyordu... Bazen bana nefret ediyor gibi bakıyor, bazen kıyamazmış gibi bakıyor, bazen hüzünle bakıyor bazen de onun için hiçbir şey ifade etmezmişim gibi bakıyordu.
Yine akşamlardan biriydi. Eskiden her gün onun eve gelmesini beklerken şimdi beklememe bile gerek kalmıyordu. Resmen göz açıp kapayana kadar düşüncelerim içinde akşam oluyordu.
Yemek sonrası mutfağı topladım, elime Hyunjin'in ilaçları geçmişti. İçmediğini görmüştüm. Bu yüzden elime bir su alarak içeri gittim. Önünde durup ilaçlarını uzattım.
"İçmemişsin."
Bir süre gözlerime donuk bir ifade ile baktı. Daha sonra yavaşça elimden alıp ilacı jelatininden çıkararak ağzına attı ve su ile yuttu. Elinde kalan boş bardakla ilaç paketini alıp mutfağa götürdüm. İçeriye dönmek yerine mutfak kapısından bahçeye çıktım.
Havalar serin gidiyordu ama bu problem değildi. Derince bir iç çekerek temiz havayı aldım. Gözlerimi kapatmıştım. Hiçbir şey iyi gitmiyordu. Hyunjin'in neden böyle olduğunu dahi anlamamıştım. Bu yüzden evden çıkmaz oldum. Bazen Jeongin gelip gidiyordu. Her şey o kadardı.
Belimde hissettiğim sıkı kollar ile düşüncelerim arasından irkilerek ayrıldım. Kafamı omuzumun üzerinden çevirip ona baktım. Gözlerini az önce benim yaptığım gibi kapatmıştı. Kolları belime sıkı sıkı sarılıydı. Bu dokunuşları kalbimin hızını arttırdı. Ama eskisi gibi heyecanlanmadım. Ona karşı içimde bir kalp kırıklığı vardı çünkü.
Konuşmadan önüme döndüm. Sertçe yutkundum sadece. Kollarım iki yanımda sarkmış bir biçimde durmaya devam etti. Hareket etmedim, o yokmuş gibi davrandım.
"Kırgın mısın bana?"
Konuşmasını beklememiştim. Bu yüzden dudaklarımı yaladım ve derin bir nefes verdim bu serin havaya.
"Belki..."
Mırıldanışımı duyup duymadığını bilmiyordum. Ama duymuşa benziyordu.
"Ben-"
"Kendini bana açıklamak zorunda değilsin Hyunjin. Aylardır olan bu hallerine bir şekilde alıştım sanırım."
Sessiz kalınca devam ettim.
"Ama şunu bil. Ben seni sevmiyorum, eski Hyunjin'i seviyorum. En yakın sürede onu bana geri getir."
"Beni... Sevmiyor musun?"
Sesinde hafif bir sinir sezmemle ona doğru döndüm. Tahmin ettiğim gibi kaşları çatıktı.
"Ne olmasını bekledin ki? Bu davranışlarını anlamıyorum. Tutarsızsın, gerginsin, öfkelisin. Ters bir şey mi yaptım diye düşünüyorum. Ama kendimde bir sıkıntı göremiyorum Hyunjin."
"Sen ne diyorsun Felix!"
Sinirle beni kolları arasından itince şaşkınca ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Betrayal-HyunLix- +18
Fanfiction"Gözlerin bile yalan söylediği bu cihanda sana nasıl güvenebilirim..?" "Güven bana, sana güvenin rahat kollarını tattıracağım." Ölmüş iki ruhun gece dansıydı bizim aşkımız. Gece kusurlarımızı örter, bizi temiz gösterirdi. Şafak sökene kadar ettiğimi...