Sakinleştiğim zaman etrafta sadece benim hızlı hızlı nefes alış verişlerim vardı. Karanlık salonda birbirimize yapışmış şekilde oturmuştuk. Bu zamana kadar ne o bana soru sormuştu ne de ben konuşmuştum. Ama artık konuşmam gerekiyordu. Yavaşça dudaklarımı yalayıp araladım.
"Ben..."
"Shh... Anlatmak mecburiyetinde değilsin bebeğim, ben seni anlatmasan da anlıyorum."
"Utanıyorum."
Seslerimiz bir fısıltı gibiydi. Ama kafamın içinde milyonlarca düşünce vardı. Birde bu düşüncelere ek hâlâ susmayan o çocuk ağlama sesi. Kafamı duvarlara vurmak istiyordum. Nefret ediyordum kendimden.
"Sen utanacak bir şey yapmadın Felix."
"Hyunjin... Susmuyor, ağlamaya ve çığlıklar atmaya devam ediyor."
Kafamı onun göğsüne daha da bastırdı.
"Bunlar da geçecek."
Kafamı olumsuz şekilde salladım.
"Ben ölene kadar bu dünyaya gözlerimi kapatana kadar asla geçmeyecek. Ben korkularımın içinde kaybolacağım, tarihin bir tozu olarak kalacağım bu dünya da."
"Seni koruyacağım. Korkularını kendi korkum gibi sayıp onlara sahip çıkacağım."
"Buna mecbur değilsin."
"Mecburum demedim güzelim."
"O eller... Bana çok yabancı. Kimse bana senin ellerin kadar güzel hissettiremez. Senin ellerin beni göğe yükseltiyor. Bu evrenden kopuyorum."
Derin bir iç çektim.
"Ama... En büyük korkum da sensin."
"Neden?"
"Gitmenden, beni bir başkasına tercih etmenden o kadar korkuyorum ki."
"Seni kimseye tercih etmem. Seni ve bir başkasını kıyaslayıp yanyana koymak bile saçma."
"Yapmazsın değil mi?"
"Asla."
Dudaklarımı dişledim. Bir anda içeriye telefonumun ışığı girdi. Masanın üzerinde duruyordu. Kimdi bu? Jeongin miydi?
"Açma boşver."
"Ama... Ya önemli bir şey diyecekse?"
"Sanmam, yine de sen bilirsin."
Omuz silkip eğilip telefonu aldım. Cidden Jeongin arıyordu. Zaten rehberde beş kişi vardı sadece.
"Jeongin?"
"Merhaba Felix. Bize gelsenize?"
"Size mi...?"
Gözlerimi karanlıkta Hyunjin'e çevirdim. Az da olsa evin içini aydınlatan ay ışığından onun hareketlerini seçebiliyordum. O ise kafasını olumsuz bir şekilde sallamıştı.
"Evet, Hyunjin müsaittir herhalde?"
"Şey... Biz gelemeyiz."
Karşı taraf sessizleşmişti.
"Neden... Gelemezsiniz?"
"Yani..."
Hyunjin telefonu kulağımdan çektiği gibi kendi kulağına dayadı.
"Jeongin."
"Hyunjin!?"
Yakın olduğumuz için telefon sesi gayet rahat duyuluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Betrayal-HyunLix- +18
Fanfiction"Gözlerin bile yalan söylediği bu cihanda sana nasıl güvenebilirim..?" "Güven bana, sana güvenin rahat kollarını tattıracağım." Ölmüş iki ruhun gece dansıydı bizim aşkımız. Gece kusurlarımızı örter, bizi temiz gösterirdi. Şafak sökene kadar ettiğimi...