Biraz moralim bozuk şekilde eve dönmüştüm. Hava kararmaya başlamıştı bile. Birazdan Hyunjin'de gelirdi zaten. Eve girip kapıyı kapattım ve salona doğru ilerlemeye başladım. Evin içi kararmaya başlamıştı ama önümü görebileceğim şekildeydi. Kendimi kanepeye attım. Kapı çalınca kaşlarım çatıldı. Hyunjin anahtarını almamış mıydı? Ya da Jeongin mi gelmişti?
Ayağa kalkıp kapıya doğru adımladım. Sakince kapıyı açtım. Maskeli bir adam görmemle kaşlarım çatıldı.
"Siz kimsiniz?"
Gizlediği yüzü yüzünden bir şey göremiyordum. bir anda beni arkaya doğru ittirip içeriye girmiş ve sertçe kapıyı kapatmıştı. Şok olmuş bir ifade ile ona bakıyordum.
"Sen kimsin!"
Elini yüzündeki maskeye atıp tek hamlede çıkartmıştı. Tanıdık yüzü görmem ile başımdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi oldu. Olduğum yere çivilenmiştim.
"Şimdi tanıdın mı? Oğlum."
Sesim içimde bir yerlere kaçmıştı. Korkuyordum, hemde deliler gibi. Ne yapacaktım?
"Bu da ne böyle? Gözlerindeki korku mu yoksa?"
Bana doğru adımlamaya başlayınca ayaklarım geri geri gitmeye başladı. Ama bu çok uzun sürmedi sırtım soğuk duvarla buluşmuştu. İyice dibime kadar girip çenemi tutmuştu.
"Do-dokunma..!"
Yan bir şekilde sırıtıp o pis elleri ile çenemi okşamaya başlamıştı. Bacaklarım zangır zangır titriyordu.
"Hm... Beni gördüğüne sevinmiş gibi değilsin? Sana demiştim tekrar geleceğim diye."
Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"G-git!"
"Tch tch, o kadar geçmişimiz var. Hemen mi?"
Gözlerim dolmuş yaşlar boşalmaya başlamıştı. Hiçbir şey yapamadığıma lanet okumaya başladım.
"Hadi biraz eğlenelim."
Yüzüme doğru yaklaşması ile yüzümü çevirip ellerimle onu itmeye çalıştım. Ona vuruyor, aynı zamanda ondan kaçmaya çalışıyordum. Ama bu resmen imkansızdı.
"Rahat dur Felix!"
"Dok-dokunma ba-bana!"
Bir anda ellerimi yakalayıp beni sertçe duvara çapıtması ile dudaklarımdan acı dolu bir inleme döküldü sırtım o kadar acımıştı ki...
"Seni uyardım! Öyle değil mi?"
Diğer boşta olan elleri ile saçımı tutup geriye çekerek başımı duvara çarpmama sebep olmuştu. Bir anda boynuma eğilince sesli ağlamaya başladım. Bacaklarımla ona vurmaya çalışıyordum ama o bedenini bana bastırarak hareketlerimin sınırlanmasına sebep oluyordu.
Gözlerimden akan yaşlar sel olmuştu. O dudaklarını hissetmek midemi bulandırıyordu. Ellerimi serbest bırakıp tişörtümü tuttu. Onu çıkartmaması için direndim. İçimden Tanrı'ya yalvarmaya başlamıştım.
"Bırak!"
Bağırarak ağlıyordum. Gücüm ona yetmiyordu.
"Kes sesini!"
Pantolonunu indirmeye başlayınca korkuyla kaçacak yer aradım. Bir anda ondan kurtulup koşmaya başladığımda o da arkamdan koşuyordu. Nereye gidecektim? Hızla mutfağa girip kapıyı kapatmaya çalıştım ama o buna izin vermeden sert bir şekilde kapıyı ittirerek açtı. Beni kolumdan tutup yere fırlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Betrayal-HyunLix- +18
Fanfiction"Gözlerin bile yalan söylediği bu cihanda sana nasıl güvenebilirim..?" "Güven bana, sana güvenin rahat kollarını tattıracağım." Ölmüş iki ruhun gece dansıydı bizim aşkımız. Gece kusurlarımızı örter, bizi temiz gösterirdi. Şafak sökene kadar ettiğimi...