Bir kaç ay sonra
Hyunjin bu gün beni bir yere götüreceğini söylemişti. Bu yüzden hazırlanıyordum. Son olarak üzerime bir fırka almıştım. Siyah kot pantolon, beyaz tişört ve gri renkli bol bir hırka giymiştim. Kahverengi saçlarımı hafif dağınık bırakıp odadan çıktım.
Hyunjin koltukta oturuyordu. Gidip önünde durdum ve biraz eğilip dudağına öpücük bıraktım.
"Çıkabiliriz...!"
Bana gülümsemişti.
"Çıkalım güzelim."
Ayağa kalkıp orta sehpanın üzerindeki arabasının anahtarını alıp elimi tutmuştu. Birlikte ayakkabılarımızı giyip dışarı garaja doğru ilerledik. Arabada benim bineceğim koltuğun kapısını elimden ayrılarak hızlıca açıp beni beklemişti. Gülümseyip bende hızlıca yanına gidip ellerimi göğsüne koyup parmak uçlarımda yükselip yanağını öptüm. O da bir elini belime sarmıştı.
"Teşekkür ederim Hyunnie."
"Bebeğime bakmak benim sorumluluğum."
Diyerek biraz eğilmiş ve burnuma öpücük bırakmıştı. Kıkırdayıp ellerimi göğsünden çektim o da belimden kolunu çekmişti. Arabaya binip kemerimi bağlarken kapıyı kapatıp arabanın etrafında dolaşarak diğer kapıyı açıp binmişti.
"Nereye gidiyoruz şimdi?"
"Birlikte sahilde bir yemek yiyelim ilk. Değil mi?"
"Olur..."
Dedim, ilkbahar ayında olduğumuz için akşamları yine serin oluyordu. Ama bu problem değildi. Kafamı cama çevirmek yerine ona çevirdim ve onun dikkatli hallerini izlemeye başladım. Radyoda çalan şarkıya parmaklarını direksiyona küçük küçük vurarak ritim tutuyordu. Sol eli direksiyondayken sağ elini bacağına koyup serbest bırakmıştı.
Bu adam beni benden alıyordu. Hâlâ bazen rüyada olduğumu sanıyordum. Tanrı bana yaşattığı onca şeyin üstünü örtmek istermiş gibi bana onu göndermişti. Hediyemdi o benim. Kurtarıcım, sığınağımdı. Başımı sokabileceğim bir evdi, güvenli alanımdı.
O bana kollarını sarınca tüm dünya duruyordu. Sadece biz vardık, kıyamet kopsa ben onun kollarına girsem hiçbir şey olmayacakmış gibiydi. Gözlerindeki parlaklıklar benim yıldızlarımdı. Zifiri karanlığımdaki ufak ışığımdı. Yolumu aydınlatan, takılıp düşmemi engelleyen bir ışık. Dudakları ise... Beni temizliyordu. Geçmişimi öpüşleri ile örtebiliyordu. Kendimi temiz hissettiriyordu...
"Ne oldu güzelim? Daldın gibi?"
Gözleri gözlerimi bulunca kalbim tekledi. Gülümseyip kafamı olumlu anlamda salladım.
"Hediyemi izliyorum."
"Hediyen ha?"
Diyerek sağ elini çeneme koyup biraz eğilmiş ve dudaklarıma sertçe kendi dudaklarını bastırmıştı. Kafam koltuğun başlığına iyice yapıştı. kısa süre sonra geri çekilmişti.
"Hediyen miyim senin?"
"Tabiki! Karanlık hayatımın güneşisin. Düşmemem için beni tutan kişisin. Nefes almamı sağlıyorsun. Geçmişimi... Kapatıyorsun sevgilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Betrayal-HyunLix- +18
Fanfiction"Gözlerin bile yalan söylediği bu cihanda sana nasıl güvenebilirim..?" "Güven bana, sana güvenin rahat kollarını tattıracağım." Ölmüş iki ruhun gece dansıydı bizim aşkımız. Gece kusurlarımızı örter, bizi temiz gösterirdi. Şafak sökene kadar ettiğimi...