Helloooo....
Yeni kurgumuzun ilk bölümü ile sizlerleyimm. Beğenmenizi umarak bu satırları yazıyorum haberiniz olsun.
Oylarınızı ve satır aralarındaki yorumlarınızı beklerizz efenimm.
*Bölüme geçmeden önce okuduğunuz tarihi yazar mısınız? <3
İyi okumalarr.
~~~
GÜNÜMÜZ / ANKARA
Zaman.
Zaman insanı değiştirirdi. Ya da insan zamanla değişmek zorunda kalırdı. Ve değişmek zorunda kalan insanlar acımasız olurdu. Çünkü değişmek zorunda kalan insanlar hayatını yaşayamadan değişirdi, bu onları acımazsız yapardı. Örneğin, ben çocukluğunu yaşayamadan zamanla değişmek zorunda kalanlardandım. Ne yedi yaşımı, ne on yaşımı, ne de on üç yaşımı yaşayabilmiştim. Ben ne çocuk olabilmiş ne de ergen olabilmiştim. Ben her zaman olgun bir kadın olmuştum. Çocukluğunu bile olgunlukla geçiren bir kadın. Ve bu acıydı. Çocukken yaşıtlarım Barbie bebekleri ile oynarken ben kavga eden annem ve babamı kapı arkalarından dinlerdim.
Sen hiçbir zaman çocuk olamadın İzem.
Derin bir nefes verdim. Ellerimi karşımdaki masaya yaslayıp, karşımda oturan adamın üzerine eğildim. "Ya doğruları burada teker teker anlatırsın, ya da seni hapise kendi ellerimle tıkarım." dedim sert bakışlarıma kuşanarak.
Ben Türkiye Cumhuriyet Savcısı İzem Karasu. Dereceli bir şekilde üniversiteyi bitiren, binlerce belge alan ve hayallerine ulaşan o kadındım.
Karşımda oturan adam küçük bir kız çocuğunun cinayeti ile suçlu görünen bir sanıktı. Ve konuşmayı reddediyordu.
"Hadi, seç birini."
"B-Ben," dedi kekeleyerek. Başını önüne eğmiş, kelepçeli ellerini yumruk yapmıştı. "Ben yapmadım."
Dakikalardır sayıkladığı tek şey buydu. Sadece 'Ben yapmadım.' diyordu. "Bende sen yaptın demiyorum. Bana doğruları söyle herşeyi en baştan anlat, diyorum."
Gözlerini gözlerime çevirdi. Ağır bir bakışmanın ardından dudaklarını araladı. "Bir haftadır grip olduğum için evdeydim. Arkadaşlarım beni iki gün önce yani Dilan'ın öldürüldüğü akşam bara kafa dağıtmaya çağırdı. Ama gitmedim. Hasta olduğumu ve evde dinleneceğimi söyledim. O gün bütün gece evdeydim. Ondan sonraki gün sadece markete çıktım. Markete çıktığım günün sonunda ise evime polisler geldi zaten." Dilan sekiz yaşında öldürülen bir kızdı. Masumdu. Daha minicikti ve bu hayata gözlerini yummuştu.
"Dilan'ı nereden tanıyorsun peki?" diye sordum gözlerimi kısarak. "Sana öldürülen kızın adını söylemedim."
Tamamen arkasına yaslandığında gözlerindeki korkuyu görebiliyordum. "B-Ben,"
"Bir hafta boyunca evde değil, Dilan'ın peşindeydin. Dilan'ın babası olan Mahmut Çankaya ile iş yerinden tanışıyordunuz ve aranızda bir husumet vardı. Mahmut senin maaşının düşmesine sebep oldu ve sende sinirlenip intikam almak için Dilan'ı gözüne kestirdin." Herşeyi bilmeme şaşırdı. Aptal değildim, hiçbir zamanda olmamıştım. "O gece arkadaşlarınla buluşmadın, sokakta oynayan Dilan'ı kaçırdın. Arkadaşlarına hasta yalanı atarken Dilan'ı ormanlık alanda iki kere bıçaklayarak öldürdün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN İZİ
General FictionYağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmama...