Hellü!!!
Bu bölümü yazmaya başladığımda bir garip hissettim. Daha İzem'in adını belirlediğim gün geldi aklıma nedense. Ne ara yirminci bölüme geldik inanın ben bile bilmiyorum. İlk bölümü yazdığım günle şuan bu bölümü yazdığım anı karşılaştırıyorum. İyi ki varsınız, sizi çok seviyorum. Bütün okurlarıma, takipçilerime, benim dünyaya faklı bir açıdan bakmama neden olan tüm yorumlara çok çok çok teşekkür ediyorum :)
Medya: İzem, Lavin ve Asena!!
(İz, Lav ve dişi kurt. Cidden mükemmel bir üçlü.)
Göz deviren kişi kesin Asena DKSKSKSKSKSK.İyi okumalar **
~~~
Ortaokulda olsun, lisede olsun...
Bütün tanıdıklarım daha ortaokula, liseye giderken sevgili yapmıştı. Kızlar sevgilisi olmayan kişileri aralarına dahi almayacak kadar seviye atlamışlardı. Herkes koluna birini takıyor, okul koridorunda takılıyordu.
Benim o zamanlar sevgilim olmamıştı. Kimse bana çıkma teklifi etmedi diye değil, ben kabul etmediğim için olmamıştı.
Çok iyi hatırlıyorum lise, on birinci sınıfta bir tane çocuk vardı. Adını tam hatırlamıyordum, Gökmen de olabilirdi Göktuğ'da. Belkide başka birşeydi ismi. Bir gün okulun kantinine çağırmıştı beni. Önce bana limonlu soda ısmarlamış sonra ise çıkma teklifi etmişti. Teklifini elbette kabul etmemiş, ilişki istemediğimi söylemiştim. Bir daha o çocukla asla aynı ortama gelmemiştim sanırım. Ara sıra arkadaş ortamında yan yana geliyorduk ama birbirimizin suratına dahi bakıyorduk.
O çocuk harici kimseden çıkma teklifi almamıştım. Alsamda kabul edeceğimi sanmıyordum çünkü gerçek aşka asla inanmayan biriydim.
Askeriyede işi başladığımda da aşık olma gibi bir niyetim yoktu. Neredeyse bir buçuk ay öncesine kadar aşka inanmamaya devam ediyordum. Ta ki Savaş'a karşı birşeyler hissedene kadar. Savaş benim yirmi yedi senelik hayatımda sevdiğim tek adamdı. Adam kelimesinin altını çiziyorum, olgun ve düzgün seven biriydi. Cidden Savaş'ı çok seviyordum.
Bir keresinde lisedeki edebiyat hocamız, "Aşık olan kişi, sevdiğine bakarken göz bebekleri büyür ve küçülür." derdi.
Ve ben fark etmiştim ki Savaş bana bakarken, ben Savaş'a bakarken göz bebeklerimiz küçülüp büyüyordu.
Elimdeki kupayı daha sıkı kavradım. Savaş'ın evimdeydim. Elimde bir kupa sıcak kahve vardı. Koltukta oturuyordum, bacaklarım Savaş'ın bacaklarının üzerindeydi. Bir kolumu koltuğun sırt kısmına yaslamış Savaş'a bakıyordum. Üzerimde ince bir battaniye vardı. Savaş'ın evi sıcaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN İZİ
General FictionYağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmama...