Hellü!!!!
N'abersinizz?? İyisinizdir umarım.
Hiç uzatmadan, direkt bölüme geçiyorum. İyi okumalar dilerim!!!
~~~
LAVİN KÖKSAL
"Sen çok tatlı bir şeysin ama." Yağmur damlaları sarı saçlarıma düşüyor, yerde küçük su birikintisi oluşturuyordu. Yavaş yavaş dökülmeye başlayan ağaç yaprakları ayaklarımızın altında eziliyor, insanı iyi hissettirecek sesler çıkartıyordu.
Sütlü kahve rengine sahip olan yavru köpeğin başını okşamaya devam ettim. Minicik, kısa boylu, tatlı mı tatlı bir köpekti kendisi. Az önce yoldan geçerken görmüş, yanına gelip sevmeye başlamıştım yavrucağı.
Veteriner olduğum için hayvanları çok seven biriydim. Bütün hayvanları seviyordum. Hayvanlarla aramda farklı bir bağ vardı.
"Kendine iyi bak." Köpeğin başını son kez okşayıp ayağa kalktım.
Gittiğim yer Savaş'ın eviydi. Asil'i ve İzem'in eşyalarını alıp evime dönecektim. Atilla sinir bozucu herifi orada olduğu için moralim bozuktu biraz.
Atilla'yı anlamıyordum, anlayamıyordum. Bir çok yakın, bir çok uzak davranıyordu. Çoğunlukla gıcıklık yapıyor, beni sinir ediyor sonrada gülüyordu. Ara sıra bakışları bana dalıp gidiyordu. Onu görünce kalbime birşeyler oluyordu. Anlamıyordum, cidden anlamıyordum.
Bu konularda biraz aptal olduğum doğruydu ama...
Of.
"Aptalsın kızım, bir adama bağlanacak kadar aptalsın." diye mırıldandım kendi kendime.
Savaş'ın evinin olduğu sokağa girdiğimde adımlarımı yavaşlattım.
Yorulmuştum, herşeyden.Sadece yaslanıp dinlenmek istiyordum. Bir omuza ihtiyacım vardı. Bu omuza başımı yaslamak, dinlenmek istiyordum.
Savaş'ın evinin önünde durup kapıyı çaldım. Birkaç dakika sonunda içeriden, "Kim o?" Sesi geldi.
Klasik Türk cevabı, "Ben." dedim.
Kapı açıldığında Atilla karşıladı beni. Altında gri bir eşofman, üzerinde ise siyah sporcu atleti vardı. Elinde tuttuğu çikolata paketi, dağınık saçları ile bana bakıyordu. Uykudan yeni uyanmış gibiydi. "Sarı?"
"Asil'i almaya geldim." Rakı beyazı ojeli ellerimi ceplerimden çıkarttım.
"Hoş geldin." Kenara çekildiğinde içeriye girdim. Asil, koltuğun yanına yatmış öylece bakınıyordu. Beni görür görmez ayağa kalktı.
"Asil," Bir kere havlayarak bana doğru koştuğunda başını okşadım.
"N'aber koca oğlan?" Asil elimi yaladığında kıkırdadım.Atilla duvara yaslanmış bizi izliyordu. "Kahve içer misin?"
"İçerim." Atilla mutfağa giderken ceketimi çıkartıp çantamla beraber koltuğa bıraktım. Atilla'nın peşinden mutfağa gittiğimde Atilla cezve ve kahve çıkartıyordu. "Kahve yapmayı biliyor musun bari?" En son patatesleri yakmıştı kendisi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN İZİ
General FictionYağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmama...