32 Bölüm: Cehennem'den Bana Yer Bile Ayırtmış Be Arkadaş!

2 1 0
                                    

BUĞRA’NIN ANLATIMIYLA

Faturanın üstündeki isim, Gece’nin ismiydi. Bana ne ara tabut da gönderdi bu kadın?! Acaba bir aralar birine gönderecekti de elinde kalıp bana mı gönderdi hediye olarak? Kadının hediye anlayışı bile değişik be arkadaş! Bu bana Cehennem’ den bile yer ayırtmıştır kesin! Böyle cayır cayır yanacakmışım gibi hissediyorum hem bu dünyada hem de öbür dünyada ama hayırlısı. Bu işin hayırlısı kalmış mıdır acaba?

Acaba rüyam da söylediği gibi hala yaşıyor mu? Yaşıyorsa da Rüzgar’ı o mezardan kurtaran kişi o mu? Üstelik o yaşıyorsa umursamazdı ki. Kürekle bir toprak da o atardı. Buna kesinkes eminim! Eee o yapmadıysa onu o çivili mezardan kim çıkaracak ki? Kendi başına çıkamaz o kesin de bir de eğer dışarıdan biri kurtarmış olsaydı ben duymaz mıydım o çivilerin sökülüş sesini? Acaba ben sağır mı oldum? Ya da akıl hastası? Psikolojim bozulmuştur belki. Acaba Gece bana o yüzden mi evet demedi? Çünkü çıkma teklifini hangi kıza etsem havalara uçuyor. Tabii, bu iki Soykan dışında. Daha öbürüsüne etmedim ama sevgilisini öldürdüğümü duyunca bana “evet” der mi bilemiyorum. Küfür de edemiyorum, ikisini de sevdim çünkü. Üstelik ucu da her türlü bana dokunuyor.

- Gece Soykan’ın bununla alakası nedir Buğra Bey?

- Ben de bilmiyorum. Kendisi benim tam yanımda öldü. O yüzden bana nasıl ve neden gönderdiğini bilmiyorum.

- Peki, evinizde o tabutun geldiğinden hatta ve hatta varlığından haberiniz yok muydu?

- Hayır, yoktu Avukat Hanım.

- Pardon ama siz şu anda kime oynuyorsunuz Buğra Bey! Faturası bile siz de olan tabutun hem de o tabut büyük ihtimalle de o kulübedeydi ama neyse. Kısacası o tabut evin herhangi bir odasındaydı ve siz de bu evin sahibi olduğunuza göre nasıl bilmiyorsunuz o tabutun siz de olduğunu? Lütfen bana bunu açıklayın!

- Açıklayamam. Çünkü bilmiyorum. Siz de bir türlü bunu anlamıyorsunuz. Size hakaret etme şansım bile yok. Fakat sözlerimin hiçbirini anlamıyor musunuz?

- Haddinizi aşmayın isterseniz! Yoksa sizin için hiç iyi olmaz. Siz anlamıyorsunuz o zaman. Farkındaysanız bütün kozlar benim elimde sizin elinizde kanıt bile yok. Onu ne yapacaksınız? Siz öter misiniz yoksa sizi hapishane de öttürsünler mi?

- Avukatım gelmeden tek bir kelime bile etmeyeceğim Avukat Hanım.

- Tabii ki, tabii ki. Zaten siz anca sıkıştığınız da avukatınızı istersiniz. Elbette, avukatınız gelene kadar sizi nezarethaneye alalım. Alın bunu!

Kapıdan çıktıktan sonra iki kişi beni kollarımdan tutup nezarethaneye doğru götürmeye başladılar. Tam kapıdan çıkarken o güzelliği gördüm. Gene o kiraz gibi dudaklarına bakıyordum ki o sert bakışlarıyla bana bakınca hemen gözlerimi kaçırdım. Fakat o önüne dönünce ben ona bakmaya devam ettim ve edeceğim de. Keşke bir kez olsa da onun fotoğrafını çekebilseydim. En azından hapiste onun fotoğrafına bakarak hasretlik çekseydim. Öbür sevdiğim öldü, nasıl olsa. Pek de emin değilim öldüğünden ama.

4 SAAT SONRA

İnsan bir yemek verirdi. Hastaneden çıktığımdan beri hiçbir şey yemedim. Sonra da niye hastanelik oldum? Normal ki, doktor ilaç yazdı. Onu bile alamadan buraya getirdiler. Böyle devam ederse net gene hasta olurum. Başımda da yorgan varmış. Yeni fark ediyorum. Bari uyuyayım da kurtulayım. O zamana kadar da avukatım gelir herhalde.

YARIM SAAT SONRA

Biri nezarethaneden içeriye girdi. Gece yarısı oldu sanırım. Olmadıysa da ben öyle düşünüyorum. Gözlerimi biraz araladığımda Rüzgar’ı gördüm. Ben cidden artık şizofren olmuşum. Buna artık eminim. Gecenin bir yarısı Avukat Hanım yerine öldürdüğüm adam geliyor. Bence beni yargılamalarına bile gerek yok. Yargılasalar ne olacak sanki? AdAlEt YeRiNi BuLaCaK. Hiç de yerini bulmayacak. Allah’ını seversen sevdiğin adamı öldürüyorlar ve onu öldüreni de akıl hastanesine yatırıyorlar. Bir insan da önceden adam tutup kaçacağından adalet yerini falan bulmayacak. Boşuna uğraşacaklar da haberleri yok.

- Hey patron! Ben buradayım!

- Eüzu billahi mineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim. Allah’ım beni kurtar bu azaptan.

- Abi Allah’ını seversen ne yapıyorsun şu an acaba? Seni kurtarmaya geldim. Yaptığına bak. Sanırsın yanına ölü geldi. Çok ayıp ettin şu an.

- Lan m*l! Zaten yanıma ölü geldi ya! Sen de bir öldün zekân geriledi değişik.

- Değişik senin babandır. Sen beni öldürdüğünü mü sanıyorsun. Vah! Vah! Canım benim, sen beni sorgu odasında da gördün ya! Kafan mı güzel senin?

- O hayal falan değildi o zaman? Oh be! İçim rahatladı valla.

- Sen bana bakınca o yüzden yüzün beyazladı. Valla çalıştığım kişiler sağ olsun. Onlar kurtardı beni. Sana kalsaydı şu an tahtalı köye gitmiştim.

- Yani seni benim emrimdekiler kurtardı öyle mi?

- Evet, ne bekliyordun acaba? Hayalet mi kurtaracaktı beni?

- Yani öyle değil de seni Gece falan kurtarmadı yani?

- Hayırdır, burada da mı ablam dürttü seni? Ölüyken bile unutamadın be kadını. Ne kadınmış ha!

- Lan! Cıvıma! Valla bu sefer ayağımın altına alırım seni!

- Aaa! Patron niye öyle diyorsun ama şu an çıkman benim ellerimde. Laflarına dikkat etsen iyi olur patron.

- He he! Ben dışarı bir çıkayım hayatını kaydıracağım. Bekle sen bekle. Üstelik sen madem ölmedin beni niye sorguladılar?

- Yani biraz burnun sürtünmesini istemiş olabilirim. Ne var bunda patron?

- Ben senin sevgilin miyim lan! Git sen sevgilinin burnunu sürttür!

- Patron nereden biliyorsun benim sevgilimin olduğunu? Belki yok.

- Valla Avukat Hanım, beni almaya geldiğinde sevgilim diye dillendiriyordu. Yoksa sen onun eski sevgilisi misin?

- Yok be abi. Ben de nerede o şans! Kendisi benim kuzenim olur. Ne oldu? Niye onunla bu kadar ilgilendin ki?

- Koçum, seninle bunları konuşmak isterdim ama cidden sohbet burada mı gerçekleşecek? Başka yer yok muydu bu soruları soracak?

- Ha! Pardon patron, seni buradan çıkarmayı unuttum. Hemen çıkartıyorum şimdi.

Cebinden maymuncuk çıkarttı ve kilidi çözmeye başladı.

- Lan! Sen anahtarı kuzeninden alamadın mı? Üstelik sen hayattaysan beni niye hala burada tutuyorlar?

- Aslında haklısın patron. Dur sen, ben bir şikayetimi çekip geleyim.

- Aman, tamam be! Çıkar gitsin. O da kesin sabahı bulur. Şimdi çöz, en azından evimde uyurum daha iyi.

- Hemen patron!

Gene maymuncuğu kilide sokup açmayı denemeye başladı. 4. denemesinde açmayı başardı.

- Oh be! Oğlum, sen bunu bin kere yapmadın mı? Niye yapamadın ilkinde?

- Formdan düşmüşüm patron. Sen toparlanana kadar ben eski halime dönerim. Merak etme.

- Tamam. Araba hazırladın dimi?

- Elbette patron. Yoksa nasıl gideceğiz?

- He, aferin oğlum!

ÇIKTIKTAN 20 DAKİKA SONRA

- Lan! Hani araba hazırlamıştın?! Hani araba!

- Patron, yemin ederim buraya çekmiştim. Gitmiş.

Yolda arabayla birlikte duran 4 kişi bir anda bağırmaya başlamışlardı;

- Salak ile Avanak İstanbul’da diye bir film çıkmış izlersiniz deyip arabaya binip gittiler.

- Ne alaka be?

- Patron, hala anlamadın mı?

- Neyi?

- Adamları. DEVAM EDECEK.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 5 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kırmızı GülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin