Atlas
Erken geldiğimiz için Black Lock'ın bu akşamki maçının yapılacağı bina kalabalık değildi. Duvarlar önceki binada olduğu gibi graffitilerle süslenmiş, ünlü boksörlerin isimleriyle beraber posterleri asılmıştı. Ringe bakan metal bir balkon inşa edilmiş, balkona deri koltuklar yerleştirilmişti.
Sena üzerinde ona oldukça bol gelen gri erkek ceketini çıkarmaya çalışınca Sansar omzuna dokundu. Sena'nın yeşil gözleri Sansar'a döndüğünde "Sende kalsın," dedi elektrik çarpmış gibi hızla elini çekerken. "İçeride bir sürü erkek olacak."
Sena kaşlarını çattı. "Asker montunda bende kaldı," dedi.
"Sorun değil. Kalsın." Sansar Sena'yla daha fazla konuşmaması gerekiyormuş gibi hızla bakışlarını ondan çekti. Bana baktığında yüzü hiçbir şey ele vermemek için duygularını zindana hapsetmiş, sıradan bakıyordu. "Maç burada mı olacak?"
"Evet." Demir balkonu işaret edip "Siz de şuradan izleyeceksiniz," dedim. "Her gece farklı mekân ayarlanıyor. Şu demir balkonu de maç yapılan yere taşıyorlar sanırım."
Sansar bakışlarını duvarda gezdirip gördüğü posterle gülümsedi. Çenesiyle Masato'nun posterini işaret edip "Şu senin adamın değil mi?" diye sorduğunda gülümsedim.
"Hatırlıyor musunuz?" diye sordum yüzlerine bakarken. Sansar'ın gözleri geçmişimizde ortak olan bir anının canlılığıyla parladı. Dudaklarındaki gülümseme hızla geçen zamanın tatlı bir hatırasına aitti.
"Selim Masato'nun barda olacağını düşünmüştü," dedim yavan bir şekilde gülümserken.
Sena bana bakıp güldü. "Ben de spiker Masato'nun adını kendinden geçmiş gibi bağırınca korkmuştum."
Vuslat koluma girip "Masato'yu izlemek için can attığımı her fark ettiğinde şaşırıyordun," dedi. "Şaşırınca da biraz tatlı oluyordun."
Gülüp kolumu Vuslat'a sardım. "Ne yalan söyleyim," dedim kokusunu içime çekerken. "Masato'yu seven bir kızla tanışmak dikkatimi az çekmedi."
Vuslat yüzünü asıp bana bakınca yanlış bir şey söylediğim düşünüp ne olduğunu soracağım sırada "Altın Mızrak!" diye seslendi kalın bir erkek sesi. Vuslat benden önce bakışlarını arkama çevirdiğinde asık suratı sanki tüm ışığı emilmiş gibi soldu. Bakışlarında gezinen korkuyu gördüğümde dişlerimi sıkıp bize doğru gelen Polat Yenilmez'e döndüm sertçe.
Polat Yenilmez'i görmenin bile onu bu kadar rahatsız etmesi hoşuma gitmiyordu. Adamın kendinden emin gülüşü bakışıma anlam verememiş gibi şaşkınlıkla gölgelendi. Bize doğru attığı adımlar yavaşladı ve ellerini iki yana açıp "Kim kızdırdı seni bu kadar?" diye sordu.
Vuslat beline sardığım kolumun öfkeyle kasılmasında rahatsız olmuş gibi hızla benden ayrılıp "Ne oldu?" diye fısıldadı aniden parlayan öfkeme anlam verememiş gibi.
"Maça hazırlık yapıyorum," dedim hala bana meraklı ama eğlenen bir şekilde bakan adama. Burun kemerimi elimle sıkıp öfkemi dizginlemeye çalıştım. "Tabii maçtan önce birini yumruklamazsam."
Sansar
Adamın faça izine dikkatle bakıp ne tür bir olayın eseri olduğunu anlamaya çalıştım. Ama adamın kısa kahkahası dikkatimi dağıttı. Düşüncelerim farklı noktalara saldırıp zihnimi mahşer alanına çevirdi. Bundan nefret ediyordum.
Atlas'ın aniden neden öfkelendiğini anlamam için ona bakmam yetti. Gözlem yeteneği bu olsa gerek, diye düşündüm. Sevgilinin hissettiği şeye bile sinirlenebiliyorsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşünce Mahkumları
Mystery / ThrillerDünyadaki en tehlikeli yer zihin, en ölümcül zehir ise düşünceydi. Her an düşüncelere esir olanlardı onlar. Onlar bakanlar değil, görenlerdi. Düşüncelerine yenilenler, zihinlerindeki altın kafeslere mahkum olanlardı. Onlar Düşünce Mahkumuydular. Far...