Multimediada tanıtım filmi var :D
Su... Hangi renk?
Gözlerimi zorlukla araladım. Omuzlarımda kilolarca ağırlık taşıyormuşum gibi hissediyordum ve başımda tarifi imkansız bir ağrı vardı. Gözlerimi beyaz tavandan ayırıp nerede olduğumu anlamayı planlıyordum ama bakışlarım sağ tarafıma kaydığında vücudumun şaşkınlıkla kasıldığı hissettim.
Ahşap bir sandalyede uyuyan Siyah'ı görmeyi hiç beklemiyordum ama şaşırmamın asıl sebebi bu değildi. Uyurken yüzünün aldığı masum ifadeye baktığımda, zihnimin gözümün önünde bazı sahneler canlandırmasıydı.
Nefessizim. Sansar'ın sesi kulaklarımda uğulduyor. "Ölüm çok yakın." Biri adımı bağırıyor. Siyah'ın endişeyle gerilmiş yüzünü görüyorum. Bana yumruk atıyor. Hayır, bana değil. Önümdeki şeye yumruk atıyor. Cama...
Cam renksiz mi? O an bunu düşünüyorum. Sonra cam birden renk kazanıyor; Kırmızı.
Siyah yumruk atmaya devam ediyor. O her yumruk arttığında cam daha kırmızı oluyor. Yoksa Atlas Siyah değil de Kırmızı mı, diye düşünüyorum.
Hayır, diyor zihnim. O Siyah.
Camın üzerinde ki çatlağın üzerinde gezdiriyorum parmaklarımı. Siyah geriye çıkmam için işaret veriyor. Ama sonra ne yaptığımı hatırlamıyorum.
Korkuyla irkildim. Bora... Bora beni cam fânusun içinde ölüme bırakmıştı ama ölmemiştim. O giderken bana ne demişti: Hepsi başlangıç.
Yatakta doğrulmaya çalıştığımda kaslarım isyan edince acıyla inledim.
♣Atlas
Siyah saçları ve siyah gözleri... Kesinlikle ona çekmiştim, evet. Çok tatlı bir kadındı. Onu herkes severdi. Saçmaydı biliyorum ama onu kıskanırdım. Hâlbuki anneler kıskanılmazdı ama ben onu kıskanıyordum. Keşke karanlıkta, beni rahatlatan o nefesi hiç kesilmeseydi o gece...
Duyduğum sesle gözlerimi araladığımda, sol gözümün altında hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum. Ellerimde sızlıyordu. Uyku sersemliğiyle ne olduğunu hatırlamam uzun sürdü ama normal insanlara göre daha kısa bir süreydi. Çünkü biz hiçbir zaman tam uyumuyorduk. Sadece düşüncelerimize düşüyorduk.
Beni uyandıran sesin geldiği yöne, yatağa, baktığımda Vuslat'ın doğrulmaya çalıştığını gördüm ve sandalyeden fırlayıp yanına gidip onu yatırdım.
"Dinlenmen gerek." dedim kararlı bir sesle.
O da itiraz etmeden başını yastığa yasladı ve karamel rengi saçlarını yatağa dağınık bir şekilde dağılmasını sağladı. Üzerindeki tişörtümün içinde narin vücudu kaybolmuştu. Eşofman altının da onda böyle komik durduğuna emindim ama üzerindeki pikeden bunu göremiyordum.
"Senin evinde miyiz?" diye sordu.
" Ah, evet. Beğendin mi?"
"Yatak rahat." dedi gülümsemeye çalışarak. Sonra tekrar odayı süzdü. "Doğrusu bu kadar düzenli ve tatlı bir evin olacağını hayal etmemiştim."
"Bir de odamı gör." dedim gülümseyerek. "Burası pek benim tarzıma uygun değil. Amcamın tarzı."
Bir şey söylemeden bakışlarını tekrar odada gezdirdi. Bende odaklanmış onu izliyordum sessizce. Sonra bana döndü ve yüzüme anlamlı bir şekilde baktı. Bana bakan ilk kız değildi. Kızların ilgisini çeken bir erkektim sonuçta ama o daha çok... İşte biraz farklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşünce Mahkumları
Mystery / ThrillerDünyadaki en tehlikeli yer zihin, en ölümcül zehir ise düşünceydi. Her an düşüncelere esir olanlardı onlar. Onlar bakanlar değil, görenlerdi. Düşüncelerine yenilenler, zihinlerindeki altın kafeslere mahkum olanlardı. Onlar Düşünce Mahkumuydular. Far...