Multimediada bizimkiler var :D
Doktorların yanından çıkmış tekrar yazlığa dönmüştük. Bugünkü şartı yerine getirme seansımızda Selim anlatmıştı olduğu şeyi. Onlar anlattıkça aynı acıları hissettiğimizi anlayıp daha da ısınıyordum sanırım, çünkü onlara ne zaman baksam arkadaşlıktan öte bir şey hissediyordum. Gerçekten de kardeşim gibiydiler. Tabii ki de Vuslat hariç
"Ne düşünüyorsun?"
Vuslat'ın ince sesini duyduğumda, her an içinde olduğum düşünce havuzundan sıyrılıp yanımdaki sandalyede oturan güzel kıza baktım.
Eve gelince Vuslat ile beraber bahçeye çıkmıştık. Bahçedeki beyaz demir sandalyelere oturmuş meyve çayı içiyorduk. Üzerindeki ince kıyafete bakınca kaşlarımı çattım, bununla üşümüyor muydu?
"Bizi," dedim bakışlarımı hâlâ tam olarak rengini bilmediğim, ama bana göre gri olan gözlerine çevirerek. "Kısa bir zamanda çok yakın olduk."
Tebessüm ile başını salladı. "Evet. Biliyor musun, daha önce o kadar çok kişiyle arkadaşlık kurdum. Esma da dâhil. Ama şimdi düşünüyorum da hiçbiri bizimki gibi değil."
"Aynı olduğumuz için böyle sanırım," dedim masadaki fincanını alıp ellerini ona sarmasını izlerken. "Çünkü hepimiz her an düşünüyoruz. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığımda onun ne kadar mavi olduğunu değil, neden mavi olduğunu düşündüğünüzü biliyorum. Bu iyi hissettiriyor."
Esen meltemle karamel rengi saçları geriye doğru savruldu. Elimi uzatıp yumuşak olduğunu bildiğim saçlarını yüzünden çekmek istedim ama bunu yapmak yerine başımı başka bir yöne çevirdim.
"Karanlık," diyince ona döndüm. Gözlerime bakıp duraksadı. "Bir yokluk. Işığın yokluğu. Eğer karanlıktan korkuyorsan, nefretten de korkman gerek. Nefret de bir yokluk çünkü. Sevginin yokluğu."
"Ya da aşkın." dediğimde başını salladı.
"Işıktan korkmadığına göre aşktan da korkmuyor olman lazım."
"Bilmiyorum," dedim. "Daha önce hiç âşık olmadım."
"Bende." dediğinde bakmaya doyamadığım gri gözlerine tekrar baktım.
Üzerimdeki kot ceketi çıkarıp Vuslat'ın narin omuzlarına koydum özenle. Şaşkınlıkla bana baktı.
"Üzerindeki ince," dedim tekrar sandalyeme otururken. Rahat bir tavırla arkama yaslandım, kesin karizmatik görünüyordum.
"Teşekkür ederim," dedi her zaman yaptığı gibi bakışlarını kaçırıp etrafta gezdirirken. Güldüm.
"Bunu çok sık yapıyorsun?"
"Neyi?" dedi bana dönerek.
"Gözlerini çok sık kaçırıyorsun.” Sandalyede ona doğru eğildim. "Bu hep oluyor mu, yoksa benim yanımda mı yapıyorsun?"
Yüzü sinirle kızardığında, bu hali keyifle gülümsememe neden oldu. Sonra o da rahat bir şekilde güldü. "Niye senin yanında yapayım ki, daha önce pek çok erkeğin yanında yaptım."
Kaşlarımı çattım, onun yanında ne kadar da çok kaşlarımı çatıyordum böyle. "Erkek derken? Yani-"
"Burada ne işin var lan?!"
Sansar'ın bağırışıyla ayağa kalktım. Vuslat da ayağa kalktığında seslerin arka bahçeden geldiğini anlamıştım.
♣Sena
Mutfağa su içmek için girdiğimde ani bir dürtüyle kek yapmaya karar verdim. Malzemeleri tezgâha dizdim. Yumurtayı unuttuğumu fark edip buzdolabına döndüğümde Sansar'ın dolaba yaslanmış beni izlediğini görmemle küçük bir çığlık attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşünce Mahkumları
Mystery / ThrillerDünyadaki en tehlikeli yer zihin, en ölümcül zehir ise düşünceydi. Her an düşüncelere esir olanlardı onlar. Onlar bakanlar değil, görenlerdi. Düşüncelerine yenilenler, zihinlerindeki altın kafeslere mahkum olanlardı. Onlar Düşünce Mahkumuydular. Far...