"Tak! Tak! Tak! Tak!"
Ahmet öksürene kadar masaya elimdeki kalemle vurmaya devam ettim. Heyecanlıydım ve kendimi durduramıyordum. Bugün Düşünce Mahkumları gelecekti.
"Nerede kaldılar?" dedi Ahmet oturduğu sandalyeden kalkarak. Cevap vermedim. Ahmet gelmemelerinden korkuyordu ama geleceklerdi, biliyordum. Çünkü tedavi olmak istiyorlardı.
Bakışlarımı odada gezdirdiğim de çok güzel dekore ettiğimizi bir kez daha düşündüm. Oda tamamiyle beyazdı. Kocaman çember şeklinde bir masa, sekiz tane sandalye vardı. Onun dışında odada hiçbir şey bulunmuyordu. Tabii kameralar hariç.
"Ömer," dedim. Düşünce Mahkumları gelmeden önce bilgilerimizi tazelemekte fayda vardı. "Nam-ı diğer Sansar, insanların mimiklerinden düşüncelerini tahmin edebiliyor. Atlas-"
"Şu boksör olan mı?"
"Evet," dedim ellerimi masaya yaslayarak. "Gözlem yeteneğine sahip. Çok küçük ayrıntılardan doğru yargılara varabiliyor. Selim yani Hokkabaz, hipnotize özelliğine sahip. Sena, aralarında hafızası en güçlü olan kişi. Hayatı boyunca gördüğü her yüz, zihninde gizli. Vuslat, insanları renklerle zihninde kodlayabiliyor ve aynı anda iki şeyi düşünebiliyor. Selin ise bir matematik dehası. Aklından fazlasıyla uzun işlemleri saniyeler içinde yapabiliyor."
"Hepsi muhteşem." dedi Ahmet gözlüklerini itirirken. Sesinde ki heyecan hissedilir derece de belliydi. Düşünce Mahkumlarının yanında da böyle olmamasını umuyordum.
Sonunda kapı tıklatıldı ve içeri sekreterim girdi.
"Misafirleriniz geldi, Alparslan Bey."
"Al hemen içeri." dedim hızla ayağa kalkarken. Oyun başlıyordu.
♣Sansar
Sekreter kadın sonunda bakışlarını Atlas'tan ayırıp odaya girdiğinde Atlas gülüp arkasındaki duvara yaslandı. Anlaşılan o ki kadın Atlas'tan hoşlanmıştı.
" Çok heyecanlıyım." diye mırıldandı Sena.
"Bende." dedim ama ona bakmıyordum.
Barın arkasındaki sokakta beraber konuştuğumuzdan beri hiç onunla göz göze gelmemiştim. Hatta yolda bana sorduğu birkaç soruyu da duymamazlıktan gelip, Selim'in cevaplamasına izin vermiştim. Nedenini bilmiyordum. Sadece, hayatımda ilk defa bir kız bana doğal geliyordu. Evde Savaş ve annemin kavgasını yatağımda dinlerken bile Sena'nın benden gizlemeye çalıştığı muhteşem gülüşünü hatırlayıp yüzümde tebessümün belirdiğini hatırlıyordum.
Bu beni korkutuyordu. Yani bir kızdan hoşlanmak. Doğruyu söylemek gerekirse, kızların hepsi bana yapmacık geliyordu. Yapmacık gelmeyenler de aptal. Ama Sena farklıydı.
"Alparslan Bey ve Ahmet Bey sizi bekliyorlar, buyrun."
Sekreter kapıdan geçmemiz için çekildiğinde bile, Atlas'a kaçamak bakışlar atıyordu. Vuslat'ın homurdandığını duyar gibi oldum.
İçeri adımımı attığım da, iki tane beyaz formalı adamın ayakta bizi beklediğini gördüm. Gözlüklü olan adam elini uzattı.
"Ahmet Uysal." dedi. " Sende Ömer olmalısın."
"Sansar." dedim son dediğini duymazdan gelerek. Diğerlerinin bakışlarını üzerimde hissettiğimde, omuz silkip beyaz masayı çevreleyen beyaz sandalyelerden birine oturdum.
Sena kolumu cimdikledi. " Daha kimse oturmadı, Sansar."
"Ben oturdum." dedim bir an istemsizce yüzüne dönerek. Sonra hızla önüme döndüm ve bir daha bunu yapmayacağıma dair kendime söz verdim. Yine de birkaç saniye de olsa yüzüne bakmak tuhaf hissettirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşünce Mahkumları
Mystery / ThrillerDünyadaki en tehlikeli yer zihin, en ölümcül zehir ise düşünceydi. Her an düşüncelere esir olanlardı onlar. Onlar bakanlar değil, görenlerdi. Düşüncelerine yenilenler, zihinlerindeki altın kafeslere mahkum olanlardı. Onlar Düşünce Mahkumuydular. Far...