1. BÖLÜM▶Ìntihar

36.3K 906 44
                                    

Merhaba arkadaşlar...

Ilk hikayemin ilk bölümünü sizinle paylaşmanın mutluluĝunu yaşıyorum. 

Bölümü okuduktan sonra yorum ve votelerinizi bekliyor olacaĝım.

Keyifli okumalar canlarım...😊🤗

     

          1.BÖLÜM

"Alya hemen buraya gel! Kaçma diyorum sana!''

Yurdun müdiresi yine bağırıyordu bana ama artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Hergün dayak yiyip, örselenmekten ve bu yurtta kalmaktan bıktım. Annemiz babamız yok diye bizi hırpalayıp bir kenara atıyorlardı. Hem ölsem ne olacaktı ki sanki, bu dünyaya bağlanmamı gerektirecek tek bir neden bile yoktu. Hayat çok acımasızdı ve ben bu acımasızlığın karşısında idam kararı verilmiş bir mahkum gibi duruyordum ama aramızda bir fark vardı. Mahkuma son isteği soruluyordu ama benim öyle bir şansım bile yoktu.

Annemi ve babamı çok özlemiştim. Artık tek başıma ayaklarımın üstünde duramıyordum ve şimdi de bu yüzden yurttan kaçıyordum tüm kötülükleri ardımda bırakarak...

Sadece yurttan da değil üstelik bu hayattan kaçıyordum. Çocuk kalbim bu zamana kadar beni bu denli harap eden, tüm yükün üzerimde olduğunu hissettiren ağırlıkları kaldıramayacağını söylüyordu ama ben avazım çıktığı kadar susuyordum. Her şeye, herkese, acımasızlıklara, bıkkınlıklarıma, kaderime karşı susuyordum. Belki bir gün olur da mutlu olurum diye bekledim bu zamana kadar ama hiçbir şeyin olacağı yoktu.

Gözlerimden akan yaşlar yolunu bulmuş bir şekilde yanaklarımda ilerlerken, gözlerimin doluluğu önümü görmeme engel oluyordu.

Her yer bulanıklaşmıştı. Olabilidĝince hızımla nefes nefes koşuyordum. Benim bu denli koştuğumu gören herkes bana garip garip bakıyordu. Nereden bilebilirlerdi ki benim mahvolmuş hayatımı ve canımın ne kadar yandığını! Ama sonunda karar vermiştim ben! Bugün tüm bu pislikleri arkamda bırakıp intihar edecektim. Belki diğer tarafta annem ve babamla mutlu olurdum.

Son günümüzü hayal meyal hatırlıyordum zaten. Beş yaşına kadar onlarla birlikte olmam hiçbir işe yaramamıştı. Ailemi bu kadar silik hatırladıĝım için kendimden nefret ediyordum. Elimdeki tek fotoĝrafta olmasa onların yüzlerini unutacaktım belki de. Seslerini, gülüşlerini, yüzlerini unuttuğum gibi hem de...

O gün annem her zamanki gibi bizden önce kalkıp kahvaltıyı hazırlamış ve beni uyandırmaya gelmişti. Uykum çocukluĝumda fazlasıyla ağır olduĝu için hemen uyanamaz annemi fazlası ile uĝraştırırdım ve sonunda annem beni gıdıklayarak uyandırırdı. Biz de anne kız kahkahalar atarak kahvaltı masasına geçerdik. Yine öyle olmuştu ve biz annemle gülerek kahvaltı masasına oturmuştuk. Babamın parıldayan mavi gözleri mutlulukla ikimizin üzerinde dolanıyordu. En azından ben öyle hatırlıyordum babamın son bakışlarını.

O bakışların son olduğunu bilseydim bir an bile vazgeçmezdim babamı izlemekten. Ama bilmiyordum işte, onun son gülüşünün o kahvaltı masasında son bulacağını düşünmemiştim hiç.

Birkaç gün önce babam bana o gün için söz vermişti ve biz kahvaltıdan sonra hep beraber parka gidecektik.

Ben sabırsızlandığım için kahvaltımı yarım yamalak yapmıştım ve annemi de beni giydirmesi için peşimden sürüklüyordum. Annemle birlikte benim odama çıktıĝımızda annem benim kıyafetlerimi seçiyordu o arada da ben onu izliyodum. Sarı saçlarını özenle topuz yapmıştı ve koyu mavi gözlerini de kalemle belirginleştirdiği için çok güzel duruyordu. Saç rengi olarak ona benziyordum fakat göz rengim ikisiylede uyuşmuyordu. Benim gözlerim hazel rengi, onlarınki ise benim gözlerimin aksine mavinin tonlarındaydı. Bu duruma çok üzülüyordum her zaman. Bana en sevdiĝim özelliklerinden biri olan mavi gözlerini bırakamamışlardı.

Sonunda annem kıyafetlerimi seçtiĝinde onun elindekilere bakıp mutlulukla gülümsemiştim. Gülümseyerek bana doğru gelmeye başladığında, kulakları sağır edecek şiddette bir ses geldi ve annem o anda kendini benim üstüme atıp bana bişey olmasın diye siper etmişti kendini.

Sanki hiç bırakmayacak gibi sımsıkı sarmıştı kollarını vücuduma ve ben ondan sonrasını hatırlamıyordum. Uyandığımda hastanedeydim ve bana annemle babamın öldüğünü söyleyip beni yurda verdiler. O günden beri de bu yurttaydım.

Ben böyle koşuştururken yurttan çıkmış otobana kadar gelmiştim. Yanımdan olağanca hızlarıyla arabalar geçiyordu ve ben önümden geçen herhangi bir  arabanın önüne atacaktım kendimi. İşte sonunda sonum gelmişti ve ben annem ve babamın ölümünden sonra ilk defa bu kadar mutluydum.

Benim önümden geçecek siyah bir Mercedes'e gözüm çarpmıştı. Araba benden bayağı uzaktı ve derin bir nefes alıp hazırladım kendimi. Otobanda olması nedeniyle hızla gelirken fazlası ile yaklaştıĝını görünce bir anda arabanın önüne attım kendimi ve en son hissettiğim şey ise bacaklarımın felaket derecede beliren acısı oldu.

KÜÇÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin