GERÇEKLER(II)

5.9K 349 15
                                    

Selam canlar...

Yeni bir bölümle yine yeniden karşınızdayım.😁😁

Bu bölümle birlikte tüm gerçekler ortaya çıkıyor.

Bölümü okuduktan sonra yorumlarınızı bekliyor olacağım.😊😊

Keyifli okumalar canlarım🤗🤗

  

                     43. BÖLÜM

"Senin anne, baba dediğin insanlar, BENİM KATİLİM OLDULAR! Benim ALYA'NIN KATİLİ OLDUĞUM GİBİ..." dediğinde ne söyleyeceğini bilememişti Alya. İnanamıyordu olanlara, o güzel insanların böyle kötü şeyler yaptığına inanamıyordu.

"Be...ben bilmiyorum." dediğinde Aras Alya'ya hayal kırıklığıyla bakıp geri yerine oturmuştu. İnanmıyordu işte, kardeşine inandıramıyordu kendisini.

Onun oturmasıyla birlikte Alya da yerine oturmuştu.

"Bu olaylar olurken Kenan babam beni gerçek(!) ailemin elinden almaya çalıştı. Onlar birbirini nereden tanıyor diye soracak olursanız, Alya'nın babası, babam ve Deniz'in babası önceden çok yakın arkadaş ve eski holdingin ortaklarıydı."

"Deniz'in babası mı? O kadar yakın arkadaşlar nasıl oldu da böyle azılı düşmana dönüştüler?" Bora'dan gelmişti bu soru. Aras da ona dönerek konuşmaya başladı.

"O konuya geliyoruz yavaş yavaş. İşte Kenan babam Tarık Çınar'ın yaptıklarına daha fazla dayanamayıp tehditle bir yıl kadar sonra beni o aile görünümlü cehennemden kurtardı. Babam beni yanına aldıgında öğrendik ki Sibel hanım hamileymiş." dediğinde yutkunmuş ve acı bir gülümseme oluşmuştu dudaklarında...

"Bir kız çocuğu olacakmış. Benim katili olduğum bebeğin yerine bir bebek daha... Mutluydular, çok mutluydular. Hatta Tarık Bey beni bile unutmuştu artık. Ortaklığı bozmuşlar, Kenan babamla düşman olmuşlardı. Deniz'in babası olan Ferit ile zaten hiç anlaşamıyorlardı, hatırlıyorum o günleri. Yine de Kenan babam sayesinde ikisi ortak olmuştu o zamanlar. Bu olaylar çıktıktan sonra Ferit, babamın yanında yer aldı. Zaten önceden beri Tarık beyi sevmiyordu ve bu olay onun kazancına olmus oldu." dediğinde olaylar iyice karışmaya başlamıştı. Herkesin kafasındaki soru işaretleri gittikce çoğalıyordu.

"Ben Kenan babam ve Çiğdem annemle birlikte 4 buçuk yıl kadar huzurlu, mutlu bir şekilde yaşadım. İyice alışmıştım artık onlara, kötü anılarımı silmeye başlamışlardı. Hem benim bir kardeşim daha vardı yanımda. Kardeşim, can dostum, en değerlim Barlas..." deyip ona dönüp üzgün gözlerindeki parıltılarla gülümsemişti.

"Barlas olduğu için sıkıntı çekmiyordum, kendimi yalnız hissetmiyordum. O zamanlar hiç ayrılmazdık, gözümden bile sakınırdım onu küçücük halimle. Çünkü bir yerlere gitsek, oyun oynamaya çıksak, gezsek dolaşsak annem hep onu bana emanet ederdi. Çiğdem annem ve babam diyeceğim koca yürekli adam beni hiç kendi oğullarından ayırmadılar. Hiçbir zaman dışlanmadım o evde ben. Barlas da hiç sözümden çıkmazdı zaten. Ben nereye gidersem oraya gelir, ne yaparsam onu yapardı." dediğinde Barlas da aklına gelenlerle gülümsemeye başlamıştı.

"Barlas da hatırlar o günleri Deniz ile çok iyi arkadaştık. Ferit ve ailesi her Cuma ve Pazar bize gelirdi. Bazen biz onlara giderdik. Çok yakındık yani... Sonra Tarık bey yine ortaya çıktı Alya 4 yaşındaydı o zamanlar, hiç görmemiştim kardeşimi. Kenan babama baskı yapıyordu beni geri alabilmek için. Hatırlıyorum da bir gün eve gelip beni zorla götürmeye çalışmıştı. Bana sarf ettiği cümleleri de unutmuyorum hiç. 'Yaşamın boyunca her gün cehennem azabı yaşatacağım sana' demişti. Bir baba oğluna bunu der mi? 10- 11 yaşındaydım o zamanlar, nasıl korkmuştum. Eski günlerime dönmemek için nasıl yalvarıyordum Kenan babama, beni bırakmasın diye." dediğinde gözünden bir damla yaş düşmüştü. Kafasını yere eğdiği için kimsenin görmediğini sanıyordu fakat herkes görmüştü.

"Bırakmadı beni babam. O cani adama bırakmadı. Aldı kurtardı elinden beni. O gün kurtulmuştum fakat sonra duyduğuma göre babamı, Barlas'ı ve beni kaçırmakla tehdit etmiş. Babamın elinden bir şey gelmiyordu. Kara kara ne yapacağını düşünüyordu. En sonunda kararı onların yaptığı gibi korkutmakta buldu." dediğinde kafasını kaldırıp Alya'nın gözlerinin içine bakmıştı. Çekmiyordu gözlerini, söyleyeceği şeyler zordu çünkü.

"Ferit'e, Tarık Çınar'ın evine gitmesini ve polisle tehdit etmesini istemişti. Bunları yaptığını polisin öğrenmemesi için Tarık bey de sonucunda beni bırakacaktı. Fakat öyle olmadı. Ferit kötü, çok kötü şeyler yaptı. Ferit, eskiden beri olan düşmanlığını o gün gösterdi ve adamlarını araya sokarak eve...bomba yerleştirdi." dediğinde kaşlarını çatmıştı Alya. Felaketti, o günü dün gibi hatırlıyordu.

"Sonra?" şoktan dolayı pürüzlü çıkmıştı Alya'nın sesi.

"Sonra...sonrasını biliyorsun zaten. Biz bilmiyorduk, ne babam biliyordu ne de aileden biri. Babam öğrendiğinde Ferit'i def etti."  Alya duyduklarından sonra ağlayarak bağırmaya başladı.

"O adamı öldüreceğim, o adama yaptıklarının hesabını soracağım. Süründüreceğim onu, benim hayatımı mahvetti o!" dediğinde Aras kafasını yere eğip tekrar kaldırmış ve kalkıp sinirli ve üzgün olan Alya'nın yanına gidip oturmuştu. Alya'nın tersleyeceğini düşünsene sıkıca sarılmıştı kardeşine, meleğine...

Alya ise Aras sarıldıktan sonra daha çok ağlamaya başlamış ve abisini itmek yerine sıkıca sarılmıştı. Kendisini çok güçsüz hissediyordu. Duyduğu her bir gerçek onun daha da yıkılmasına neden oluyordu. Dayanamıyordu, hayatındaki en değer verdiği insanların bu kadar kötü olmasına, gerçek sandığı hayatının yalanlarla dolu olmasına dayanamıyordu.

Aras sonunda kardeşinden ayrılıp Alya'ya bakarak konuşmaya başlamıştı.

"Söylediklerinin hiçbirini yapamazsın Alya! Çünkü babam ortaklığı bozup, elindeki güçlü delillerle Ferit'i içeri attırdı. Ferit parasızlığa ve içeri de kalmaya daha fazla dayanamadığı için intihar etti ve öldü. Zaten Deniz ile de bundan dolayı düşmanız. Babasının ölümünden bizi sorumlu tutuyor. Gözünün önündeki gerçekleri göremeyip bütün suçu bize atıyor." dediğinde Barlas lafa atlamıştı.

"Peki babamlar Alya'yı neden evlatlık almadı." dediğinde önemli meseleye geldiklerini anlamıştı Aras. Barlas'a dönüp konuşmaya başladı.

"Çünkü Tarık beyin yani Alya'nın babasının çok düşmanı vardı. Tarık ölünce Alya'yı bulmaya çalıştı tüm düşmanları. Alya'yı da mafetmek istemişlerdi fakat babam onu tanıdığının olduğu yurda yerleştirdi. Kayıtlarda ismi yoktu, hiçbir şekilde Alya'yı bulamazlardı. Kısacası orada güvendeydi ve biz düşmanları yok etmeden Alya'yı yanımıza alamazdık. Onu...onu öldürürlerdi." deyip Alya'ya dönmüştü yüzünü.

"Alamadık meleğim, seni yanıma alamadım. Sonra daha beter oldu her şey. Beni takip etmişler, seni öğrenmişlerdi Alya. Fakat kim olduğunu bilmiyorlardı. Ben de seni almış ve Amerika'ya gitmiş gibi oyun oynadım onlara. Üç yıl önce Amerika'ya gitmemin sebebi buydu Alya. Seni bırakıp, bir an da hiçbir şey söylemeden çekip gitmemin sebebi buydu. Eğer gitmeden önce seni görmeye gelseydim seni bulurlardı, elimden alırlardı ve ben buna dayanamazdım." deyip tekrar sarılmış ve saçlarını öpmüştü Alya'nın.

"Affet beni, bu zamana kadar yanında olamadığım için, yaptığım eşeklikler için affet beni!" deyip kıdan ayrılmış ve kızın kafasını ellerinin arasına alıp gözlerinin içine bakarak konuşmaya başlamıştı.

"Beni affedebilir misin Meleğim?" dediğinde sadece gözlerindeki yaşlarla birlikte kafasını sallamıştı. Yeterdi bu kadar küslük. Ne yaparsa yapsın abisiydi ve abisiyle eskisi gibi olmayı özlemişti.

"Affettim abi affettim." dediğinde tekrar sarıp sarmalamıştı Aras kardeşini...

Odada ki hemen hemen herkes olayın şokundaydı. Öğrendikleri büyük sırların ömür boyu onlarla kalacaktı. Aras'ın bu kadar büyük acılar çektiğini hiçbirisi bilmiyordu. Barlas bile...

Sonunda Aras ve Alya ayrıldıklarında Aras artık hayatında ona yük olan sırları atmanın rahatlığını yaşıyordu. Alya ise öğrendiği kötü gerçeklerin yükünü taşıyordu...

Bundan sonra hiçbir şey ESKİSİ GİBİ OLMAYACAKTI!

KÜÇÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin