Selam canlarım...😊🤗
Yine ve yeniden sizlerleyim. Hikayemde bazı noktalama işaretleri ve yazım hataları olabilir. Bunun için şimdiden özür diliyorum.
Bölümü okuduktan sonra oy ve yorumlarınızı bekliyor olacağım. Keyifli okumalar canlarım☺🙃
3.BÖLÜM
Böyle bir şey nasıl olurdu ama? Nasıl yani ben şimdi sakat mı kalacaktım? Doktor ayaklarıma dokunsa da hiçbir şey hissetmiyordum. Yaşadıklarım yetmezmiş gibi birde şimdi yürüyemeyecek miydim yani? Şuan doktor ayak parmaklarımı sıkıyordu ve ben hiçbir şey hissetmiyordum.
''Hanımefendi bacaklarınızda ağrı var mı? Ayak parmaklarınızı sıkınca acı hissediyor musunuz?''
Ben ne diyeceğimi bilmiyordum. Ne yapacaktım şimdi ben?
''Be..ben hiçbir şey hissetmiyorum.'' Gözlerim dolmuştu. Yanımdaki adam ve kadın bana endişeli gözlerle bakıyorlardı.
''Hanımefendi sizi hastaneye getirdiklerinde bacaklarınızda ciddi bir ezilme vardı. Siz uyanmadan önce bu gibi durumların olabileceğini biliyorduk. O yüzden sakin olun lütfen çünkü bacaklarınızdaki hasar kalıcı bir durum değil.''
''Peki ne zamana kadar sürecek bu durum?'' yanımdaki adam benim soracağım soruyu sordu.
'' Hastanın psikolojisine ve tedavilere verdiği tepkilere bağlı bir durum. Eğer gerçekten ayağa kalkmak isterse 2-3 ay içinde atlatabilir. Ama eğer fizik tedavi uygulanmazsa ve bu süreç içinde moralini yüksek tutmazsa 1 yıldan da fazla sürebilir bu durum. Yani her şey hastaya bağlı!''
Iki-üç ay mı? O süreç içinde bana yetiştirme yurdunda kim bakacaktı peki? Her şeyi söylemesi basitti tabi. Benim ne halde olduğumu bilmediği için böyle rahat konuşabiliyordu. Ne yapacaktım şimdi ben? Beynim şoktan dolayı bir fikir üretemiyordu. Kendimi kesinlikle berbat hissediyordum. Doktor yanımdaki adamla ve kadınla bir şeyler konuştuktan sonra kapıya yönelerek odadan çıktı.
''Kızım istersen ailenin numarasını ver bizde annene babana haber verelim. Sen uyanmadığın için kaç gündür haber veremedik ailene. Ne kadar merak etmişlerdir şimdi seni.'' Benim ailem yoktu ki! Aslında beni merak edecek kimse yoktu. Beş yaşında tek başıma kalmıştım ben...
''Benim ailem ben küçükken öldü efendim. O yüzden arayacak kimsem yok. Yetiştirme yurdunda kalıyorum ben.'' Kadının yüzü düşmüştü söylediklerimden sonra. Adamda üzgün gözlerle bakıyordu bana. Tüm hayatım boyunca bu bakışlara alışmıştım. Kimse karşısındaki kişinin ne düşündüğünü umursamadan ona acıyan bakışlarını yöneltirdi. Halbuki ben ve benim gibi insanlar bu bakışlardan nefret eder kendilerini daha da ezilmiş ve mahcup hissederlerdi. Ve ben bunu bildiĝim için kimseye bu tarz bakışlarımı yönlendirmezdim.
''Çok özür dilerim canım. Böyle olduğunu bilmiyordum. Peki yetiştirme yurdunun adresini verebilirmisin bize? Kenan abin gidip konuşsun o zaman.'' Diyerek yanındaki adamı gösterdi. Kır saçlı adam yüzündeki acı tebessümüyle beni izliyordu.
''Yok önemli değil ben alıştım zaten. Size de çok zahmet verdim şimdi oraya kadar benim için gidip yorulacaksınız.'' Kadın tebessüm etti.
''O nasıl söz bir tanem. Biz seni nasıl bırakırız bir başına? Sen ver Kenan abine adresi de gidip konuşsun!''
Kadına içten bir şekilde gülümsedim ve adının Kenan olduğunu öğrendiğim adama adresi ve gerekli bilgileri verip teşekkür ettim. Sonunda adam da odadan çıktığında kadınla baş başa kalmıştık. Kadın gözlerime baktı ve gülümsedi.
''Çok güzel gözlerin var bir tanem. Sanki bana geçmişimde birilerini hatırlatıyor. Fakat senin gibi güzel gözleri olan birini daha önce görmediĝime eminim. Biliyor musun hep senin gibi bir kızım olsun istemiştim. Böyle saçları sarı, gözleri renkli olan tatlı mı tatlı bir kız! Ama nasip değilmiş yine de ben üzülmüyorum çünkü iki tane oğlum var ve ben onlarla çok mutluyum.''
Kadına tebessüm ettim. Oğulları olduğunu söylerken kadının gözlerinin içi gülüyordu. Onları sevdiği o kadar belliydi ki bir an için oğullarının yerinde olmak istedim.
''Teşekkür ederim efendim. Sizde gerçekten o kadar güzelsiniz ki sizin yaşınıza geldiğimde bende sizin gibi olmak isterdim. Ayrıca eminim oğullarınız da sizin gibi bir anneye sahip oldukları için çok mutludurlar.''
Kadının yüzündeki gülümseme ben söylediklerimi tamamlayana kadar dahada genişledi. Bende ona içimden gelen bir gülümsemeyle karşılık verdim. Nedense insanların mutlu olması beni de mutlu ediyordu. Ben o şımarık kızların aksine insanların mutluluğuyla mutlu olan birisiydim ve bu halimden de gayet memnundum.
''Çok teşekkürler bir tanem ama emin ol benim yaşıma geldiğinde sen benden de güzel olacaksın. Bu arada bana efendim demektende vazgeç artık. Benim adım Çiğdem ve sen bana Çiğdem abla diyebilirsin.''
Kadına gülümsedim. Bana yapay bir kızgınlıkla efendim demememi söylemişti. Bende zaten efendim gibi kelimeleri sevmezdim çünkü çok resmi oluyordu ve kendimi oldukça gergin hissediyordum.
''Tamam Çiğdem abla.'' Dedikten sonra kapı açıldı ve içeriye 20'li yaşlarda bir genç girdi. Koyu sarı saçları ve mavi gözleriyle mankenlere taş çıkartacak cinstendi. Saçlarının dağınık havası daha karizmatik durmasını sağlıyordu. Üzerine giydiği dar siyah tişörtle kol kaslarını belli ediyordu ve sanki kaslarını ortaya çıkarmak için giymiş gibi bir hali vardı. Altındaki siyah kot ve üzerindeki siyah tişört karanlık biri gibi gözükmesini sağlıyordu.
Benim onu incelediğimi fark etmiş olmalı ki gözlerini benim gözlerime sabitledi ve ilk defa bu kadar soğuk bakışlı birini gördüğümü düşündüm. O kadar tehlikeli bakıyordu ki gözlerimi hemen kaçırıp Çiğdem ablaya bakmaya başladım.
Çiğdem abla camın kenarına geçmiş kafasını cama çevirmiş dışarıyı izliyordu ve içeriye giren kişiyi fark etmemişti. Ben ona bakarken çocuk kendini belli etmek için hafif bir şekilde öksürdü ve odanın ortasına doğru yürümeye başladı. Çiğdem abla da kafasını ona döndürdü ve gülümseyerek yanına gidip çocuğa sarıldı.
''Oğlum sen ne zaman geldin? Baban geleceğini söylemişti ama bu kadar erken bekliyodum seni. Gel seni Alya ile tanıştırayım.'' Şuan şok yaşıyordum. Bu çocuk Çiğdem ablanın oğlu muydu yani? Ben daha çok, tatlı mı tatlı küçük iki tane erkek çocuğu bekliyordum.
Bu resmen askerlik çağına gelmiş bir adam..!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜĞÜM
Roman d'amourGözleri ondan bağımsız akıyordu yine... ''Neden gittiniz he! Neden beni bir başıma bıraktınız burada? Hani çok seviyordunuz beni?Neden anne neden? Hani beni canım kızım diye severdin ya bak canını yaktılar kızının anne! Ya sen baba biriciğim der...