Selam canlaaarrr😊😊
Kısa bir zamanda uzun bir bölümle karşınızdayım.
Bölümü gece yarısı yayımladım çünkü yeni bitirdim ve sizi bekletmemek adına hemen yayımlamak istedim.
Bu bölümde gerçekler yeni yeni açığa çıkmaya başlıyor.
Aras'ı öldürdüğüm için üzülen arkadaşlara bu bölümü ithaf ediyorum.🤗🤗
Keyifli okumalar canlarım🤗
41. BÖLÜMBarlas sonunda eve gelebilmişti. Arabadan inip yavaş adımlarla eve doğru ilerleyip kapıya kadar gelmişti ki içeriden gelen feryatlarla kapıya ardı ardına yumruklar indirmeye başladı. Saniyeler geçtikçe kapıyı açanın olmayışı Barlas'ı sinirlendiriyordu. Bir eli zilde basılı dururken diğer eliyle de kapıyı yumruklamaya devam ediyordu.
"Açın şu lanet kapıyı!" kükremesinin ardından evdeki hizmetlilerden birinin kapıyı açmasıyla hızla içeri dalmış ve koşar adımlarla salona ilerlemişti. Sonunda salona geldiğinde annesinin feryat figan hallerini görünce hızlı bir şekilde onların yanına gelmişti.
"Neler oluyor burada? Niye ağlıyorsun anne?" dediğinde Çiğdem hanım oğlunu gördüğü anda koşarak yanına gitmiş ve ona sarılmıştı.
"Oğlum....oğlum götürün beni onun yanına. Ben oğlumun yanına gitmek istiyorum." dediğinde annesinin sayıklar biçimde söylediği şeylerden sonra kaşlarını çatarak konuşmaya başlamıştı.
"Kimin yanına götüreyim anne? Ne oldu anlat?" dediğinde hıçkırıklarının arasından konuşmaya çalışıyordu Çiğdem hanım.
"Aras abin...kaza yapmışlar! Ölmüş oğlum, abin...yavrum ölmüş!" deyip kendini yere bırakmıştı Çiğdem hanım. Bayıldığı anda olayın şokuyla kimse onu tutamamıştı ve yere biraz sert düşmüştü.
Barlas öylece kalakalmıştı odadaki herkes gibi. Annesi ne söylemişti az önce. Ölmüş müydü? Aklı almıyordu, hiçbir şey düşünemiyordu. Aras nasıl ölürdü, bu işte bir yanlışlık vardı. O daha çok gençti, hem Deniz'i daha yeni yakalamışken ne ölmesiydi bu Allah aşkına?
"Nerede, hangi hastanede?" sonunda suskunluğunu bozup ortaya soruyu attığında herkesin onun gibi şok olduğunu gördü. Kimse bir şey söylemiyor herkes boş boş etrafına bakınıyordu. Olayın şokuyla bağırmaya başlamıştı Barlas.
"Mal mal etrafınıza bakacağınıza hastanenin ismini söyleyin! Ölmedi anlıyor musunuz? Benim abim ölmedi, ölmeyecek, ölmez bizi bırakmaz o. Bu kadar mı yanlış tanıyorsunuz Aras'ı. O güçlüdür!" dediğinde herkesin ona acıyla baktığını görmüştü. Safir'in hıçkırıkları epey yükselmiş arkasındaki koltuğa yığılmıştı güçsüz bir şekilde. Boran da kafasını ellerinin arasına almış her zaman ki sessizliğiyle düşünüyordu.
Beliz ise Çiğdem ablanın yanına gitmiş onu ayıltmaya çalışıyordu. Biran önce hastanenin yerini öğrenmeliydiler.
"Bilmiyoruz Barlas. Ne olduğunu bilmiyoruz." dediğinde Çiğdem hanım yine Aras'ın ismini sayıklayarak ayılmaya başlamıştı.
"Oğlum gitti! Aldılar onu benden!" Çiğdem hanımın haykırışlarına sinirlenen Barlas Çiğdem hanımın yanına gidip onu sarsmaya başlamıştı.
"Kendine gel anne kendine! Abime bir şey olmadı, olmayacak. Ne oldu anlat şimdi bana." dediğinde Çiğdem hanım gözlerini tam olarak açmıştı ve hala ağlıyordu fakat konuşmaya başladı.
"Kaza yapmış abin. Yanında da bir kız varmış. Durumu nasıl dedim. Sordum kadına bekledim oğlum, güzel bir haber bekledim. Kurtaramadıklarını söyledi. Ölmüş oğlum, benim oğlum ölmüş." Barlas'ın aklı yeni yeni yerine geliyordu. Alya da Aras'ın yanındaydı. İkisi de mi kaza geçirmişti yani?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜĞÜM
RomanceGözleri ondan bağımsız akıyordu yine... ''Neden gittiniz he! Neden beni bir başıma bıraktınız burada? Hani çok seviyordunuz beni?Neden anne neden? Hani beni canım kızım diye severdin ya bak canını yaktılar kızının anne! Ya sen baba biriciğim der...