Selam canlarım :)
Evet bayramdan önce yeni bir bölüm daha yayımladım.
Söylemek istediğim bir kaç şey var. Ondan sonra sizi bölümle baş başa bırakacağım :)
Önceki bölümleri düzenlemek istiyordum ve bir göz attığımda gerçekten de yazım yanlışlarımın fazlasıyla var olduğunu gördüm. O yüzden daha fazla beklemeden ilk bölümden başlayarak bütün bölümleri düzenleyeceğim. Bu yüzden gelecek diğer yeni bölümler biraz daha geç gelebilir.
Bir de yeni bir hikayeye daha başlayacağım Allah'ın izniyle fakat bu hikaye bitmeden başlamak istemiyorum. Bu hikayeyi yarım da bırakmak istemiyorum. Belki bu hikayeyi kısa kesip FİNAL yapabilirim. Şimdilik daha karar veremedim. Yorumlarınızla bana yardımcı olursanız çok sevinirim :)
Daha bayram gelmedi ama şimdiden bayramınızı kutluyorum.
HERKESE İYİ BAYRAMLAR :D :D
Keyifli okumalar canlarım...
32.BÖLÜM
Alya olanlara hala inanamıyordu. Sabah olmuştu ve sabaha kadar gözüne uyku girmemişti Alya'nın. Geceyi düşünüyordu hala. Barlas'ın tam olarak olmasa da onu öpmesiyle kalakalmıştı ve bundan yararlanan Barlas'ın ise söylediği sözler şunlardı:
''Dudağının kenarında çikolata kalmış.''
Daha sonra da hızlı bir şekilde mutfaktan ayrılmıştı. Oysa Alya onu sert bir dille uyarmayı ne çok istemişti. Alya'nın tepkisizliği her defasında Barlas'a olanaklar sağlıyordu ve Alya bu olaydan hiç hoşlanmıyordu.
Şimdi ise uykusuzluğu bir yana, gece yarısı Barlas'tan dolayı çikolatalı ekmeğini de bitiremediği için açlığı da gün yüzüne çıkmıştı. Zaten sabah olmuştu ve tahminlerine göre birazdan onu kahvaltıya çağırmak için odasına Beliz ya da Barlas gelecekti. Ama Barlas'ın gelme olasılığına karşı o çağırmadan kalkmayı yeğlerdi. Zaten tüm gece boyunca onun yüzünden uyuyamamıştı şimdi bir de onun odaya gelmesi Alya'nın sinirlerini iyice gererdi.
Hızlı bir şekilde kalkıp odadaki banyosuna girip yüzünü yıkadı. Daha sonra hala kimin aldığını bilmediği kıyafetlerin olduğu dolaba ilerledi. Dolabı açtığında gayet düzenli olduğunu gördü. Zaten Alya düzensiz ve paspal bir insan olmadığı için normaldi. Bugün faklı bir şeyler giymek istemişti nedensizce. O yüzden çokta mini sayılmayacak beyaz bir etek ve üstüne de göbeğini birazcık(!) açıkta bırakacak bir bluz almıştı dolabından. Kıyafetleri hızlı bir şekilde üzerine geçirip dolabının kapısındaki boy aynasına bakmıştı. Gerçekten de güzel durduğunu fark ettiği için ikisine de dokunmamıştı. Saçını da tepeden özenli ama sıradan bir topuz yaptığında tamamdı.
Odasının kapısını aralayıp mutfaktan gelen kokulara doğru yol almıştı Alya. Mutfaktan içeri girdiğinde masa da yok yoktu. Beliz üşenmeden her sabah kalkıp nasıl hazırlıyordu bu kahvaltıyı bir türlü anlam veremiyordu Alya. Beliz'in yemeğe düşkünlüğünü de anlamıştı arabadayken.
''Günaydın'' neşeli bir şekilde çıkan ses tonuna engel olamamıştı. Beliz tavada ki patates kızartmalarıyla uğraşırken Alya'nın sesini duyduğunda kafasını ona çevirmişti.
''Günaydın canım.'' Deyip Alya'yı süzdükten sonra sözlerine devam etmişti.
''Bu ne güzellik böyle! Hayırdır, bir yere mi gideceksin?'' dediğinde Alya omuz silkip konuşmaya başlamıştı. Aynı zamanda da kahvaltı masasına oturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜĞÜM
RomanceGözleri ondan bağımsız akıyordu yine... ''Neden gittiniz he! Neden beni bir başıma bıraktınız burada? Hani çok seviyordunuz beni?Neden anne neden? Hani beni canım kızım diye severdin ya bak canını yaktılar kızının anne! Ya sen baba biriciğim der...