Selam canlar...
Evet uzuun bir aradan sonra sizlerleyim. Okulumdan dolayı hikayeme çok fazla zaman ayıramıyorum kusuruma bakmayın.
Evet bu bölümden itibaren gerçekleri yavaş yavaş öğrenmeye başlayacak Alya'mız😊😊 Ve tabiki onunla beraber bizde öğreneceğiz önemli gerçekleri...
Bölüm biraz kısa oldu farkındayım fakat bir bölümde tüm gerçekleri yazmak istemedim.
Keyifli okumalar canlarım😊🤗
42. BÖLÜM"Tarık ve Sibel ÇINAR'ı Deniz'in babası ÖLDÜRDÜ!"
"Ne dedin sen? Ben doğru mu duydum." Barlas anlayamamıştı. Deniz'in babasıyla Alya'nın ailesinin ne alakası vardı.
"Evet, doğru duydun Barlas. Alya ile benim ailemi(!) Deniz'in babası öldürdü." dediğinde elini saçlarına daldırmıştı Barlas. Olanlara bakılırsa olayın içinden çıkılabilecek gibi durmuyordu.
"Barlas!" dediğinde Barlas masaya eğdiği kafasını kaldırıp gözlerini Aras'a sabitlemişti.
"Efendim abi?" dediğinde Aras ifadesiz fakat sert bir şekilde Barlas'a bakıyordu.
"Bugün her şey bitecek. Alya'yı buraya getir. Her şeyi anlatacağım ona!" dediğinde Barlas bir anlık duraksamanın ardından konuşmaya başlamıştı.
"Saçmalama Aras! Buraya Alya'yı getiremem." dediğinde Aras etrafına bakıp Barlas'ın söylediklerine hak vermişti. Meyhaneye Alya'yı getirtemezdi.
"O zaman diğer eve getir. Bugün bu iş bitecek, neler olup bittiğini anlatacağım. Ben eve geçiyorum, sen de Alya'yı al ve gel." deyip yerimden hızlı bir hareketle kalkmıştı fakat alkolün etkisiyle dengesini sağlayamadığı için duvara tutunup bir süre öyle beklemişti. Barlas ayağa kalkıp yardım etmek için elini kaldırdırdığında Aras da dur anlamında elini kaldırıp konuşmaya başlamıştı.
"Beni bırak, ben iyiyim. Bir an önce Alya'yı eve getir." deyip başından savmıştı Barlas'ı. Barlas da abisinin dediğini onaylayıp hızla mekandan ayrılmıştı. Alya'yı almaya gidiyordu şimdi...
......................................................
Barlas sonunda eve geldiğinde Alya'yı nasıl Aras'ın yanına götüreceğini düşünüyordu. Gitmek istediğini sanmıyordu ama yine de şansını deneyecekti. Salona girdiğinde herkesin orada olduğunu gördü. Buradan sadece Alya'yı alıp çıkamazdı. Dostlarını da götürmeliydi yanında ve herkes bilmeliydi neyin ne olduğunu.
"Oğlum, Aras nerede?" Çiğdem hanımın sorusuna ilk önce ne cevap vereceğini bilemese de daha sonra aklına gelenleri söyledi.
"Ben gençleri almaya geldim anne! Aras'ın yanına götüreceğim. Biraz zaman verin ona. Kafasını toplamaya ihtiyacı var." dediğinde kimse ayaklanmamıştı. Annesinin ses çıkarmaması onayladığı anlamına geliyordu.
"Davetiye mi bekliyorsunuz, hadi!" dediğinde sanki herkes onun bir şeyler söylemesini bekliyormuş gibi ayaklanmışlardı. Sonunda herkes toparlandığında Alya da yanına geldiğinde çıkıp iki araba şeklinde yola çıkmışlardı. Öndeki arabada Barlas ve Alya vardı, diğer arabayı da Boran kullanıyordu.
"Alya!" dediğinde Alya gergin halinden sıyrılıp Barlas'a döndürmüştü yüzünü.
"Efendim Barlas." Barlas konuyu nasıl açacağını bilmiyordu fakat bugün bu mesele bitmeliydi. Aras'ın yanına Alya'yı zorla da olsa götürmeliydi.
"Aras'ın sana anlatması gerekenler varmış." dediğinde kaşlarını çatmıştı Alya.
"Her ne ise umrumda değil. Ben Aras ile görüşmek istemiyorum." dediğinde kafasını sağa sola sallayıp Alya'ya kısa bir bakış atmıştı Barlas.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜĞÜM
Lãng mạnGözleri ondan bağımsız akıyordu yine... ''Neden gittiniz he! Neden beni bir başıma bıraktınız burada? Hani çok seviyordunuz beni?Neden anne neden? Hani beni canım kızım diye severdin ya bak canını yaktılar kızının anne! Ya sen baba biriciğim der...