Orman

523 36 7
                                    

Lydia'nın Ağzından

Gözlerimi açtım. Kapkaranlık bir yerdeydim. Aynı yerde duruyordum ama ellerim ve ayaklarım bağlı değildi. Ayağımı hareket ettirmeye çalışınca yine çok büyük bir acı hissettim. Kafamda da aynı acıdan vardı. Elimi kafama götürdüm. Kanıyordu. Ayağıma götürdüm. Ayağımda kanıyordu. Ayağımı neden hareket ettiremediğimi bulmak için elimi ayağımın etrafında gezindirdim. Sert bir şeye dokundum. Sanırım taştı. Hiçbir şey göremiyordum. En azından birazcık ışık olsaydı derken diğer elim bir şeye çarptı. Elime çarpan şeyi aldım ve elimi üstünde gezindirdim. Bir düğmesi vardı. Düğmeye basmamla bunun bir fener olduğunu anladım. Bomboş bir odadaydım. Duvarlar rutubet doluydu. Artık bıkmıştım. Böyle olmaktan. Durmadan boş odalarda kilitli ya da bağlı kalmaktan. Fenerin ışığını ayağıma doğru çevirdim. Ayağımın üstünde bir taş vardı. Anlaşılan ayağıma bu taşla birkaç kez vurmuş ve ayağımın üstünde bırakmışlardı. Zorlanarak taşı ayağımın üstünden kaldırdım. Duvardan destek alarak kalktım. Sendeleyerek kapıya doğru ilerledim. Kapının kilitli olduğunu biliyordum ama yine de açmayı denedim. Kapının kulpunu çevirdiğimde kapı açıldı. Bu da mı bir oyundu yoksa? Kapıyı açmamla gözüme ışık vurması bir oldu. Ellerimle gözlerimi kapadım ve birkaç saniye ışığa alışmayı bekledim. Sonunda gözlerimi açtığımda dışarıya adım atmak için ayağımı kaldırdım fakat ayağım bir şeye takıldı. Yerde baygın bir şekilde iki tane adam yatıyordu. Ya da ölü bir şekilde mi demeliyim? Birkaç adım geriye doğru gittim. Ardından derin bir nefes alıp adamların yanına diz çöktüm. Ellerimi boyunlarına götürüp nabızlarını kontrol ettim. İkisinde de nabız yoktu. Şu an karşımda iki tane ceset vardı. Ayağa kalktım. Derin bir nefes aldım ve kendime sakin olmam gerektiğini hatırlattım. Adamların üstünden geçip odadan dışarı çıktım. Duvarlar kan içindeydi. Sanırım ben bodrum kattaydım. Merdiveni görünce merdivenlere doğru ilerledim ve basamaklardan sessizce yukarı doğru çıkmaya başladım. Merdivende de yatan bir adam vardı. Onunda nabzını hızla kontrol edip ölü olduğunu anlayınca, ayağımı ona değdirmemeye özen göstererek merdivenlerden hızlı ve sessiz bir biçimde çıktım. Bir koridordaydım. Koridorda beş tane kapı vardı. Duvarlar kan içindeydi. Ayrıca yerde yatan birçok adam vardı. Kendime durmadan sakin olmam gerektiğini hatırlatıp mantıklı hareket etmeye çalışıyordum. Koridordan korkak adımlarla geçtim. Büyük bir salonun ortasındaydım. Salondaki cam vitrin kırılmış, ortalık dağılmıştı. Burada da diğer odalardaki gibi birçok adam yatıyordu. Çıkış kapısını gözüme kestirince hiçbir şeye değmemeye özen göstererek kapıya doğru ilerledim. Kapının kulpunu çevirmemle kapı açıldı. Bu kadar kolay mıydı? Buradan çıkmak bu kadar kolay mıydı? Arkama baktım. Evin içinden bir kapının açılma sesini duyunca hızlıca evden çıktım ve ıssız ormanda koşmaya başladım.

--------------------------------------

STILES'IN AĞZINDAN

Her yerde her tarafta Lydia'yı arıyorduk. Bakmadığımız yer, girmediğimiz delik kalmamıştı. Hep böyle oluyordu. Her şey onun başına geliyordu. Eğer ilk hedef o değil de ben olsaydım ne olurdu ki? Hiçbirimiz onu bulamamıştık. Koku, iz, hiçbir şey yoktu. Onu kurtarabilmeyi umuyordum. Belki de yetişememiştik. Lydia çoktan ellerimin arasından kayıp gitmişti. Daha ben ona sevdiğimi söyleyemeden o gitmişti. Hayır, böyle düşünmemeliydim. Ben ondan umudu asla kesmedim. Kesmeyecektim de. Onu bulacağım. O ölmeden, ona zarar gelmeden onu kendim bulacağım.

-----------------------------------

LYDIA'NIN AĞZINDAN

Her şey bu kadar kolay olmamalıydı. Bu kadar zekice ilerleyen bir plandan kurtulmak bu kadar kolay olmamalıydı. Bir terslik vardı. Bir yandan ayağımın acısına aldırmadan koşuyor diğer yandan da kafamdaki düşüncelerle boğuşuyordum. Birden şiddetli bir ses duymamla olduğum yerde kaldım. Biri sanki bana sesleniyordu. Durmadan fısıltıyla adımı sayıklıyordu. Etrafıma bakındım, kimse yoktu. Ama o ses hala kafamın içinde yankılanıyordu. Aldırmadan koşmaya devam ettim. Ama ses giderek daha da güçleniyordu. Birden adımı söyleyen bir erkek sesi duydum. Bu Stiles'tı. Arkamı döndüm. Karşımda Stiles duruyordu.
-----------------------------
Stiles'ın Ağzından

Karşımda kanlı canlı Lydia duruyordu. Karşımda duruyordu. Onu bulmuştum. Lydia'yı bulmuştum. Koşarak yanıma geldi. Ve kollarını sıkıca boynuma doladı. Bende ona sıkıca sarıldım. Birden elleri gevşedi ve kendini benim üzerime yığdı. "Lydia." dedim. Arkadan bir erkek sesi "Lydia için yolun sonu." dedi. Lydia'yı sırtından bıçaklamıştı. Lydia'yı yavaşça yere bırakıp seri bir şekilde adamın elindeki bıçağı alıp onun boynuna sapladım. Ardından Lydia'nın yanına oturdum. Kafasını dizlerime koydum. "Lydia." diye seslendim. Ne cevap verdi ne de hareket etti. "Lydia, beni bırakamazsın." dedim ağlamaya başlayarak. "Beni bırakamazsın."
-------------------------
Scott'ın Ağzından

Lydia kayıptı. Stiles'tan haber alamıyorduk. Bu iş giderek canımı sıkmaya başlamıştı. Bizde Malia'yla bir arabada koku almaya çalışıyorduk. "Scott, benim sana bir şey anlatmam gerek." dedi Malia. Gergindi. "Tabi anlat." dedim sesimin samimi çıkmasına özen göstererek. Derin bir nefes aldı e anlatmaya başladı. "Ben bir rüya görmüştüm. Sana kısaca özet geçmek istiyorum. Belki bu olayla bir bağlantısı vardır." Birden Stiles ve Lydia'nın kokusunu aldım. Arabayı kokunun yoğunlaştığı yere doğru sürmeye başladım. Malia anlatmaya devam ediyordu. "Evden çıkıp ormana gittim. Nedensiz bir şekilde ormanda koşmaya başladım. Ve ormanda iki kişi gördüm. Yerde yatan bir kız ve başında da bir erkek vardı. " Koku ormandan daha yoğun geliyordu. Arabadan indim, Malia'da arkamdan indi. Ormanda hızlıca ilerlemeye başladık. "Kimdi onlar, Malia?" dedim kokunun nerden geldiğini anlamaya çalışarak. Malia tam ağzını açıp konuşacağı sırada yerde yatan Lydia'yı ve başında duran Stiles'ı gördüm. Hızlıca yanlarına koşarken arkadan Malia'nın fısıltısını duydum. "Lydia ve Stiles."

Bölümümüz bitti. Lydia da bir türlü hastanelerden kurtulamadı ama yakında kurtulmasını umuyorum:D

İmkansız \ StydiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin